Bahçeli: "Yeni Bir Rejime Gerek Yok"
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Her ne kadar AKP siyasi rakibimiz olsa da, Türkiye'nin şu günkü vahim ortamında bir iktidar karışıklığı, bir hükümet bunalımı çok büyük sakınca doğuracaktır" dedi.
MHP lideri Bahçeli, partisinin gurup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Davutoğlu'nun görevinden ayrılması ile ilgili şunları söyledi:
"Başbakan Davutoğlu'nun henüz açıklanmamış zaruri nedenlerden dolayı Başbakanlığı ve AKP Genel Başkanlığını bırakma kararını sistem tartışmalarından bağımsız düşünmek mantıksızdır. Sayın Davutoğlu, 28 Ağustos 2014'ten itibaren partisinin sorumluluğunu üstlenmiş, 20 aya yaklaşan bir süre Başbakanlık görevini yürütmüştür. Birbirimize karşı iyi-kötü sözlerimiz siyasetin doğası gereği olmuştur. Şunu ifade etmeliyim ki, Sayın Davutoğlu'na bundan sonraki hayat serüveninde kendisine başarı ve mutluluklar diliyorum. Sayın Davutoğlu ve partisinin iç sorunları esasen ilgi ve merak sahamıza girmemektedir. Ancak, AKP Türkiye'yi 14 yıldır tek başına yönetmektedir. Doğaldır ki, bu partide her belirsizlik, her kriz, her çatlak ülkemizi az ya da çok etkileyecek önemde ve değerlendirmeye muhtaçtır."
GAYEMİZ SİYASİ RANT DEĞİL
Bahçeli, amaçlarının AKP'nin zor günlerinde siyasal rant devşirmek olmadığını belirterek şunları söyledi:
"İlke ve ahlaki çizgimiz buna müsaade etmeyecektir. Ne var ki şu sorgulamayı yapmak ve cevabını duymak isteriz, "Sayın Davutoğlu yoldan önce yol arkadaşına vurgu yapıyorsa ki haklıdır, o zaman bu refikliğin hilafına ilk hareketi kim başlatmış, burada gözettiği amacı ne olmuştur?" Bir başka sorumuz şudur: "Sayın Davutoğlu AKP Genel Başkanlığından ayrılma tercihinin kendisine ait olmadığını söylemektedir. Tercihe saygı duymak lazımdır; ama sandıktan çıkmış bir Başbakanı gönderme, görevden alma takdir ve yetkisi de demokratik akıl ve vicdan kapsamında yalnızca AKP'nin saygıdeğer mensuplarına ve millete aittir. Bu durum karşısında Davutoğlu'nun kenara alınmasında, kızağa çekilmesinde asıl sorumlu kimdir ve bunu niçin gerekli görmüştür?" 1 Kasım'da yüzde 49 oy almış bir partinin genel başkanı, 29 Nisan'da partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulundaki 47 imzalı önergeyle yetkilerinin tırpanlanmasına, 4 Mayıs'ta da Cumhurbaşkanıyla görüştükten sonra olağanüstü kurultay kararına nasıl varmıştır?."
"Pelikan Dosyasında neler yazdığı, nereden yazıldığı, bunun içinde kimlerin olduğu bizim meselemiz değildir" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gerçek ya da değil görünürdeki anlaşmazlık veya fikir ayrılıklarının derinine inmek bizim açımızdan faydasızdır. Çünkü iki kişi arasında geçen her ne ise bununla ilgili konuşmak taraflara düşecektir. Bizim araya girmeye, taraf tutmaya, birini diğerine tercih etmeye niyetimiz yoktur. Fakat ortada bir sorun vardır. Ve sandıktan çıkan bir iktidar, hafta sonunda yaptığım konuşmada söylediğim gibi, kansız ve silahsız tasfiye edilmiştir. Her ne kadar AKP siyasi rakibimiz olsa da, Türkiye'nin şu günkü vahim ortamında bir iktidar karışıklığı, bir hükümet bunalımı çok büyük sakınca doğuracaktır."
Davutoğlu'nu çok eleştirdiklerini belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hatta demediğimizi bırakmadık. Geldiğimiz bugünkü aşamada da ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmıştır. Yine de, millet iradesini alarak Başbakan olmuş bir parti genel başkanının, böylesi yollarla buruşturulup atılmasını hazmetmemiz zordur. Davutoğlu ilk olarak, kendisine oy verenlere büyük bir haksızlık yapmıştır. Başbakanlığına bağlanan umutları boşa çıkarmıştır. İkinci olarak, vesayet altında olduğunu belgelemiştir. Üçüncü olarak da, Başbakanlığının sanal olduğunu, gerçek gücün kendi dışında toplandığını teyit etmiştir. Anlaşılan Cumhurbaşkanı bir plan ve kurgu dahilinde, kendi hedefleri doğrultusunda Davutoğlu'nu süresiz dinlenmeye almıştır. Bir yönüyle bu, AKP'nin tarihe ve millete anlatması gereken kendi iç denge ve bünyesinin sonucudur. Davutoğlu'nun pes etmesine yol açan gerekçeler medyada fazlasıyla yazılıp çizilmekte, ekrana çıkan uzman görünümlü siyasi spekülatörler sürekli iddialarını süsleyip kamuoyuna aktarmaktadır. Bu meseleyi etraflıca konuşmak yersiz ve bizim işimiz de değildir. Bunlar ayrıntıdır. Meselemiz şu an bunlar değildir. Bizim için önemli olan Türkiye'nin ne olacağıdır. Tabii olarak 22 Mayıs'ta AKP'nin olağanüstü kurultayından çıkacak, ismi Beştepe'de saklı müstakbel Başbakanın ülkeyi nasıl yöneteceğidir. Bizim üzerinde titrediğimiz konu başlığı budur. AKP'nin başına geçecek isimlerle ilgili açık artırma, bahisler, tahminler doludizgin devam etmektedir."
Başbakanlıkla ilgili "3B'li formüller" tartışıldığını anlatan Bahçeli, şunları söyledi:
"Davutoğlu sanki yüksekmiş gibi, düşük profilli koordinatör bir Başbakan dedikoduları dillerden düşmemektedir. Kulis faaliyetleri hızla devam etmektedir. Lobiler çalışmakta, kapalı kapılar arkasında pazarlıklar sürmektedir. Elbette AKP'nin değerli üst kurul delegeleri bir karara varacak, görüldüğü ve açığa çıktığı üzere, Cumhurbaşkanının isim tercihini oylayacaklardır. Önemle diyorum ki, bizim üzerinde durmak istediğimiz başka bir husustur."
AĞZI OLAN KONUŞMUŞ, SÖZDE OKUMASI YAZMASI OLAN ÜMMİ YUVALARI ATIP TUTMUŞTUR.
Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu'da şiddetli bir mücadelenin içinde olduğunu da hatırlatan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Milli bekamız ağır bir komployla sınanmakta, aralarında yerli ve yabancı işbirlikçilerin bulunduğu çok yönlü sıcak bir çatışma sürecinden geçmektedir. Biz gidersek Beyaz Toroslar gelir diyen Davutoğlu, yoğun bir milli boğuşmanın olduğu ortamda koltuğunu bir çırpıda terk etmiş ve gitmiştir. Sanki Torosların ahı tutmuştur. Sisli ülke gündeminden nemalanma ve ganimet alma düşerek Türkiye'de erken seçim ihtimalini konuşanlar ise istikrarsızlık ve mahvoluşa süratle hizmet etmektedir."
1 Kasım Milletvekilliği Genel Seçiminin üzerinden 6 ay geçmişken yeni bir seçim havası oluşturmak, yeniden sandık yolunu işaret etmenin bu ülkeye ihanet olduğunu anlatan Bahçeli, "Ve demokrasi cinayetidir. Şimdi şu bayağı söylentilere lütfen dikkat ediniz: "Erken seçim için MHP bekleniyormuş. MHP'deki olağanüstü kurultayla ilgili gelişmeler bundan sonrası için tayin edici ve belirleyici olacakmış. MHP'de mevcut yönetim kalırsa baraj altı, giderse yüzde 25'e çıkarmış." Ağzı olan konuşmuş, sözde okuması yazması olan ümmi yuvaları atıp tutmuştur. Bu sefil ve yalancılar korosu algı ve aldatma düzeneklerini el yapımı patlayıcılar gibi partimizin etrafına döşemeye kalkmışlardır. Bizim korktuğumuzu, çekindiğimizi hayasızca iddia edenler en başta bizden görünüp aslında bizimle geceyle gündüz kadar farklı olan zavallılardır."
Milliyetçi Hareket Partisinin değil barajdan korkmak, Allah'tan başkasına kulluk etmeyeceğini anlatan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti: "Hiçbir şeyden korkmaz, korkmamış, korkmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından, sosyal ve internet medyasından üretilmiş edepsiz dedikodularla yönetilemez, yönlendirilemez. Bunlara en ufak itibar göstermez, göstermeyecektir.
Sabahları kamera karşısına geçip, sırayla sütünü içmeden ve içtikten sonra yorum yapanların ciddiye alınacak bir tarafı da olmayacaktır. Bize göre bu tipler yalnızca sütünü içerek avunsun, yetmezse arkasından gidip hezeyanlarıyla birlikte kumda oynasınlar. Küçücük akıllarınca MHP'ye çelme takmak istiyorlar, ama kendi kazdıkları kuyuya kendilerinin düştüğünü göremiyorlar. Zekâ fukarası kafalarına göre MHP'nin yutulmasını projelendiriyorlar.
Bilmiyorlar ki, hevesleri kursaklarında kalacak, şirret hesapları ayaklarına dolanacaktır. Ve de bu çok yakındır. Milliyetçi Hareket Partisi sırtını ona buna değil, egemenliğin yegane ve asil sahibi büyük Türk milletine dayanmıştır.
Bizim Allah'tan başka himmet beklediğimiz, milletten başka yardım istediğimiz yoktur, aksini söyleyenler hadsiz, müfteri, seviyesizdir. Bu kadar ağır konuşuyorum; kim neye layıksa biz onu söyler, onu dile getiririz. Bu hareketin mensuplarının tamamı, vatan sevgisinin sınavını ölüm karşısında vermiş, bu kutlu devleti önce kurtarmış ve sonra kurmuş muhteşem bir misyonun yaşayan temsilcileridir.
Bizim ona buna pabuç bırakmamız, manşetlere göre tavır almamız, baraj bilirkişisi çapsızlara göre siyasi manevra yapmamız her şeyden önce kendimizi ve şerefli geçmişimizi inkardır. Maksadı ne olursa olsun, küresel sömürünün önündeki en önemli engel milli devlet yapısı ve bu yapının temel taşı olan milliyetçiliktir. Bizimle uğraşılmasının temel gayesi burada aranmalıdır. Başka bir deyişle, bir milletin yükselişinin dayanağı milliyetçi düşünceler, milli kimliğin gücü, milli devletin sağlamlığıdır.
MHP zayıflar ve kara kampanya ele başlarının elinde oyuncak olursa Türkiye'nin tökezlemesi, kendi kendini yiyip bitirmesi kaçınılmaz görülmektedir. Herkesin öncelikli gündemi 22 Mayıs'ta AKP'nin yeni genel başkanı kim olacağı sorusunda düğümlenmişken, ikinci sırada, belki de aynı derecede MHP'deki gelişmelerin seyridir. Bizim siyaset felsefemiz önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben anlayışına dayanmaktadır. Bizim için siyaset kısa metrajlı bir film değildir. Bizim için siyaset kısa menzilli bir koşu değildir. Bizim için siyaset egolarımızı tatmin aracı, dünyalıkları yığma vesilesi değildir. Bizim için siyaset çıkarların galası, yalanların borsası, onursuzluğun düeti, haram ve hıyanetin resmi geçidi değildir. Asla böyle olmayacaktır. Biz siyasete bakınca nasırlı elleriyle kürek tutan, ter akıtan helal yüzler için ne yapacağımızı, biz siyaset denilince soğuktan çatlamış eliyle boş tabağa kaşık sallayan, açlıktan benzi solmuş minicik yavruların geleceğini nasıl kurtaracağımızı, Biz siyaset konuşulunca milletimizin müreffeh geleceğe, devletimizin medeni ve zirve noktalara nasıl çıkaracağımızı düşünür, bu amaç istikametinde çalışır, çırpınır, çare ararız."
Milliyetçi siyasetlerini anlatan Bahçeli, "Milliyetçi siyasette aşk vardır, sevda vardır, vatan vardır, millet vardır, Türklük vardır, Türkiye'nin varlığı tümüyle esastır, vazgeçilmezdir. Biz siyasette tavşana kaç, tazıya tut demeyiz. Tavşan arayanlara Bozkurt'u hatırlatır, akıllarını baştan alırız.
İlk molada kayış atmayız. İlk yokuşta su kaynatmaz, ilk sarsıntıda sağa sola kaçışmayız. İlk durakta inmez, ilk virajda savrulmayız. Biz Milliyetçi Hareket Partisiyiz. Ve biz Müslüman Türk milletinin korkusuz yürekleriyiz. Damarlarımızda Söğüt'ten Ankara'ya kadar akan Türk kanı vardır. Bu itibarla ülkemiz için sorumluluk almak boynumuzun borcudur. Türkiye için zora talip olmak, bütün iftira ve suçlamalara karşı göğüs germek şan ve şerefimizin bize yüklediği ulvi bir görevdir."
AKP'nin 22 Mayıs'ta yapacağı olağanüstü kurultayından hangi sonuç çıkarsa çıksın buna saygı duyacaklarını belirten Bahçeli, "Dahası duymak durumundayız. Fakat düşük profilli bir Başbakanla gidecek bir gelecek yoktur. Zira Türkiye tam bir kaosun pençesindedir. Terör azmış, artmış ve haddi aşmıştır. Bölgesel meseleler içinden çıkılmaz hal almıştır. Suriye'ye yönelik bir operasyon gündemdedir. Bordo berelilerin IŞİD'e yönelik olarak planlanan, sınır ötesi bir süpürme harekâtını başlatacaklarına dair iddia gündemdedir. Düşen füzelerden dolayı Kilis metruk bir şehre dönmüştür. Tehdit had safhada, korkunç seviyelerdedir.
AB, vize muafiyetini sağlamak için, utanmadan, sıkılmadan terörle mücadele yasasının değişmesini istemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan da AB'ye "sen yoluna ben yoluna" ifadesini yerinde bir şekilde kullanmışken, sonra birden bire dönmüş AB üyeliğinin Türkiye'nin stratejik bir hedefi olduğunu söylemiştir. Türkiye darboğazdadır. Türkiye sıkışmış, iç ve dış basınç yükselmiştir. Bu cendereden zayıf ve meşruiyeti sorgulanacak bir Başbakan ve hükümet yapısıyla çıkmak olası ve imkan dahilinde görülemeyecektir. TBMM'de, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması Genel Kurula gelecektir. AKP ve CHP'de fire verilmesi güçlü ihtimaldir. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda da milletinin yanında duracak, milli vicdanın sesi olacaktır. AKP'de sular durulmaz, tartışmalar bıçak gibi kesilmezse, önümüzdeki anayasa ve referandum çekişmeleri Türkiye'yi dibe çekecektir. İktidar partisindeki kaynama, kategorik kopmalara sebebiyet verirse, ülkenin durumu daha da kötüleşecek, başta ekonomi olmak üzere, siyasi ve sosyal tüm dengeler bozulacaktır. Benzerlerine Meşrutiyet yıllarında rastlanmış bu tablo karşısında Türkiye mevcut toprak ve insan varlığını bir bütün halinde tutamayacak ve iç kargaşa hakimiyet kuracaktır."
TBMM'deki bölücülerin ayrı bir parlamentodan ve ayrılıp komşu olmaktan yüzsüzce bahsettiğini anlatan Bahçeli, şunları söyledi:
"Tehlike bu kadar açık ve yalındır. Biz parti olarak AKP'deki gelişmeleri dikkatle takip ediyor ve edeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi terörle mücadelenin asla gevşememesi gereken milli ve stratejik bir mesele olduğuna yürekten inanmaktadır. Hatırlarsanız, hafta sonu Siyaset ve Liderlik Okulumuzun 12'nci Dönem Sertifika Törenindeki bir değerlendirmem çok tartışılmış, çok konuşulmuştu. Bu kapsamda şöyle demiştim: "Eğer ihtiyaç hasıl olursa, eğer gerek duyulursa, Türkiye'nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için, düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilecek ve Milliyetçi Hareket Partisi yalnızca ülke ve milleti için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu kanıtlayacaktır." Milliyetçi Hareket Partisinin hukuki boyutta vereceği destek bir hükümet mantığı içerisinde ele alınmalıdır. Söylemek istediğimiz şudur: Milliyetçi Hareket Partisi diğer eleştirileri saklı kalmak kaydıyla ön şart olarak terörle mücadelenin eksiksiz ve kesintisiz sürdürülmesinden yanadır. Kahraman Mehmetçik ve polislerimizin verdiği insan üstü emeklerinin boşa gitmemesi için lazım gelen fedakarlıklara hazırdır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'nin tarafında, Türk milletinin safında, Türk vatanının cesaretle, sevdayla hizasındadır. Türkiye'nin bekası ve geleceği her türlü siyasi angajman ve ideolojik aidiyetin fersah fersah üstündedir. AKP'nin olağanüstü kurultayı sonrasında, terörle mücadele zaafa uğrar ve tavsarsa, parti olarak TBMM'de her türlü ilave desteği vermekten çekinmeyiz. Bunu da milli görev sayarız."
Türkiye huzura ulaşana, terörün kökü son militanına kadar kazınana, son kanlı silah teslim alınana kadar üzerlerine ne düşüyorsa sabırla yapmaya açık olduklarını anlatan Bahçeli, şöyle konuştu:
"Bu aşamada yasal ve anayasal çalışmalar elbette kendi mecrasında akacak ve gereği meşruiyet dairesinde yapılacaktır. Bugüne kadar terörle mücadelede, tüm eleştiri ve karşı çıkışlara rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi devletin ve hükümetin fiilen destekçisi olmuştur. Demokrasinin yaşayıp yaygınlaşması için güçlü bir muhalefet her zaman gereklidir. Denilebilir ki, demokrasinin varlığı, devamlılığının teminatı farklı düşünce ve sözleri yansıtan muhalefetle mümkündür. Ve milli muhalefet yeri geldiğinde ülkesi ve milleti için ateşe atılan, karanlığa ok gibi dalan, saldırılara karşı devletiyle ön saflarda duruş gösteren bir adanmışlık ve anlayışta olmalıdır. Biz böyleyiz, buna varız ve buradayız. Biz karanlıktan göz kırpmıyoruz. Biz boşa atıp dolu tutma merakında değiliz. Biz yangından parsa toplama arayışında değiliz. Özellikle Çanakkale'den itibaren kararlılıkla savunulan ve Misak-ı Milli ile anlam bulan kutsal vatanımızı korumak, Türk milleti kimliği etrafında oluşan toplumsal kucaklaşma ve kaynaşmanın zirveye ulaşmasını sağlamak, millet egemenliğine dayalı demokratik bir yönetim tarzının vazgeçilmez hale gelmesini oluşturmak, ve nihayet, dayatma ve tehditleri reddeden bir milli devletin, onurlu, bağımsız ve kararlı duruşunun tüm dünyaya duyurulmasını temin ve terörizmi yok etmek amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi her uzlaşma teklifine, her ahlaklı çağrı ve davete gönüllüdür. Bizim hukuki boyuttan maksadımız ise bunlardır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.