Bu Canilere İnsan Denmez

Son zamanlarda meydana gelen akıl almaz olaylara baktığımda, içimizin sızlamaması imkânsızdır. Bu caniler karşısında, her birimize düşen çok önemli görevler vardır. Her ne kadar güvenlik güçlerimiz varsa da, onlarında ihmali veya dikkatinden kaçan bir takım olumsuz durumlarda mevcuttur. Sınırlarımızın yolgeçen hana dönüşmesi, istemsiz olayların meydana gelmesine sebep olduğu bir gerçektir. O da bu tehlikeleri yaratanların, işine yaramaktadır. Bütün bu olumsuzluklara karışı topyekûn güvenlik güçlerimize yardımcı olmalıyız. Ülkemizin geleceğini düşünenler için bu çok önemlidir. Kaldı ki, bütün canlıların hayata merhaba değişleri sonsuz değildir. Mutlaka günü ve zamanı geldiğinde öleceklerdir. Ancak, sebepsiz ve anlamsız şartlarda başlayan ölümlerin ne dini nede imanda yeri vardır. Bunu yapan ve yaptıranlara da insan denilemez.  Bu vahşetleri yapanlara ve yaptıranlara, insan demekten utanmak gerekir.  

Yaşamın kutsallığı İslam da ve diğer dinlerde de aynı tarif edilir. Kuran'da şöyle buyurur,  “Allah' hın verdiği canı yine Allah alır”, der. İşin özü böyle olunca, can almayı hedefleyenler ve bunlar her kimse, “hem imanı batıl olur, hem de dinden çıkmış olur”, der.  “bu gibiler şeytanın ta kendisidir”.  Bütün bu düşünceleri bir araya getirdiğimizde, genel değerlendirmemizi doğru yapmak zorundayız. Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta barış dünyada barış " ilkesi terk edildiği sürece, bela başımızın üstünden eksik olmaz. Bu gerçekler göz ardı edilmemelidir. Ülkemizi, sonucu alınmayacak bir maceraya sürüklemek anlamsız ve gereksizdir. Ülkemizi ön koşulsuz bir macera içine sürüklemeye kalkanlarda, tarihin sayfalarında unutulmaz yerlerini alırlar.

Ülkemizin gerçeklerinden hakaret etmeyenler, zamanı geldiğinde, sorumsuzluklarının bedelini fazlasıyla ödemek zorunda kalacaklardır.  Türkiye coğrafyasının dört bir yanı ateş çemberi içindedir. Birde üstüne üslük, durup dururken savaş haline girmenin nedenlerini izah etmekte hiçbir sorumlu kendini aklayamaz. Ülkemizi yönetenler bu tehlikeyi dikkate alarak, durum ayarını yapmak zorundalar.  Kaldı ki hiçbir öneriyi dikkate almadan, akıl almaz bir sevda uğruna, ülkemizi tehlikeli bir mahrecinin içine sürüklenmesi doğru değildir.

Sorumluluk taşıyan bütün yetkililere sesleniyorum. Sınırlarımızı güven altına almak zorunluluğuna tamam. Ancak, ülkeyi Ortadoğu bataklığı içinde daha fazla tutulmaması yönünde ne gerekirse yapmaları, bu felaketin içinden bir an önce çıkılması gereklidir. Genç yaştaki çocuklarımızın bu anlamsız savaş uğruna yok olmalarına izin verilmemelidir.

Bu nedenle duyarlı olunması gerektiğini düşünüyor, gerekenin doğru bir biçimde yapılacağına inanıyorum.  

Mürsel Adıgüzel

Eğitimci Yazar ve Şair