Calvert ve Troya Keşfi
Çanakkale, tarihî ve arkeolojik açıdan son derece önemli bir bölge. Özellikle 1840 ile 1908 yılları arasında, bu bölgedeki antik yerleşim alanlarında yapılan kazılar, dünya arkeolojisi için büyük bir değer taşıyor. Calvert ve Schliemann gibi önemli isimlerin yer aldığı bu kazılar, bölgenin tarihî zenginliğini gözler önüne seriyor.
1829 tarihinde Yunanistan’da çıkan bağımsızlık savaşı sırasında Frank Calvert’in dayısı Alexander, Çanakkale’ye geliyor ve bölgede diplomatik görevlerde bulunmaya başlıyor. 1828’de Malta’da doğan Frank Calvert ise 1845 yılında, ailesi ile birlikte Çanakkale’ye taşınıyor. Calvert ailesi “levanten” olarak biliniyor ve daha çok deniz ticareti ile ilgileniyor. Büyükelçilikten elde ettikleri avantajlar ve ticaret sayesinde de önemli gelirler elde ediyorlar. Ayrıca Çanakkale'de kaldıkları evin konumu ise günümüzde Truva Atı'nın bulunduğu noktada yer alıyor. Evlerinin hemen arkasında, zamanında geniş bir alanı kaplayan “Calvert Bahçesi” şuan “Halk Bahçesi” olarak adlandırılıyor.
Kimdir Bu Frank Calvert?
Çanakkale Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük, Frank’ın aile içinde arkeolojiye, tarihe ve koleksiyona ilgi duyan bir kişilik olduğunu dile getirdi. Homeros, İlyada’da Troya kentinin öyküsünü anlatıyor. Bir kentten söz ediliyor, ortada bir hikaye var ve Frank bu hikayenin merakına kapılıyor. Bu efsane gözüken kentin gerçekten var olduğuna inanan insanlar var, Frank Calvert de o hayale tutunmuş insanlardan birisi. Calvert’de bulunan bu arkeoloji tutkusu çok genç yaşlarda arazide bulunmasından kaynaklı; kentleri, bölgeleri ve o çevreyi tanımayı seviyor. Bölgeden ve Çanakkale’den etkilendiğini söylemek muhtemel.
Frank Calvert’in ilk kazısını 25 yaşındayken, Troas Thymbra/Hanaytepe’de yaptığı biliniyor. Ayrıca Troas, Chersonesos (Gelibolu), Trakya ve Mysia Bölgesinde yer alan arkeolojik yerleşimlerde 60 tan fazla kazı/sondaj çalışması gerçekleştirdiği de söyleniyor. 18. ve 19. yy’da Troya’nın yerini bulmaya çalışan birçok araştırmacı Homeros’un Troya’sını Pınarbaşı yakınlarında arıyor fakat Calvert tüm litaratür ve arazi çalışmalarının birikimiyle Troya’nın Hisarlık’da olduğuna inanıyor. 1853-1856 yıllarında satın aldığı 2000 dönümlük arazisinde 1863 yılından itibaren yaptığı sondajlarla da bunu kesinleştiriyor. Ayrıca çalışmalarında Athena Tapınağı’nın kalıntılarına da ulaşıyor ancak maddi imkanları yeterli olmadığı için ara vermek zorunda kalıyor. Bu yüzden Schliemann, Calvert’in elinden bütün hikayeyi alan isim oluyor.
Calvert ve Schliemann Mücadelesi
Calvert 1840 ile 1908 yılları arasında 30 farklı kazı çalışması yürütüyor. Kendi çalışmalarını içeren bilgileri, 1879’da Schliemann’a yazdığı bir mektupla gönderiyor. Yazılan mektupta; Neandreia, Kebrene, Skepsis, Ophrynium, Dardanus, Larisa, Abydos, Thymbra, Rhoeteum, Aeanteum, İlion, Sigeium, Achiileum, Beytus, Sestus, Carrdium, Kyzikos kentlerinde kazı ve araştırma çalışmalarını yaptığından bahsediyor. Calvert bu çalışmalar neticesinde de zengin bir koleksiyona sahip oluyor. Ayrıca Calvert sadece Schliemann’ın değil arkeoloji dünyasının da yolunu açan isim oluyor.
Gölcük, aynı zamanda günümüzde yanlış bir algının olduğundan bahsediyor. Troya’yı aslında Schliemann’ın bulmadığını, Frank Calvert’in ondan önce bildiğini vurguluyor. Calvert 1863’de Troya’da ilk kazısını yapıyor fakat Schliemann ilk kaçak kazısını 1870, ilk resmi kazısını ise 1871 yılında gerçekleştiriyor. Schliemann’ın 1870 yılında yaptığı kazının kaçak olmasının nedeni ise 1869’da çıkan Asar-ı Atika Nizamnamesi. Kanuna aykırı hareket ettiği için bu eyleme hırsızlık deniyor.
Türkiye'deki İlk Alan Kamulaştırması: TROYA
Calvert, Troya kazılarının “0” noktası olarak bilinen Hisarlık'taki kırk dönümlük arazisini bağışlıyor. Schliemann ise yaptığı kazı çalışmalarından pay alabilmek için bölgeden zorla arazi almaya çalışıyor. Dönemin Maarif Nazırı Safvet Paşa, Schliemann’ın çıkardıklarının sahibi olmaması için araziyi kamulaştırıyor. Böylece Türkiye’deki ilk arkeolojik alan kamulaştırması Troya oluyor. Calvert da arazisini devlete bağışladığı için imparatorluktan Mecid Nişanı alıyor.
Calvert'in Koleksiyonuna Ne Oldu?
Calvert yaptığı kazılar sonucunda büyük bir koleksiyona sahip oluyor. Fakat koleksiyon, 1912’de gerçekleşen Mürefte depreminin ardından hasar alarak, bir kısmı kırılıyor. Ardından Calvertlar, Çanakkale Savaşlarında bölgeden tahliye ediliyor, kalan aile üyeleri koleksiyon malzemelerini müzeye veriyor. 1939 yılında kamulaştırılan bahçeleri, 1941’de Çanakkale kent parkı halini alıyor. Vefat eden aile üyeleri ise günümüzde İngiliz Mezarlığı olarak adlandırılan bölgeye defnediliyor.
Toplanan koleksiyonun tamamı korunamasa da parçaların bir kısmı; British Museum ve Worchester Art Museum’da yer alırken, günümüzde büyük bir bölümü Çanakkale Troya Müzesi’nde korunuyor.
Zeliha Gölcük
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.