Hükümetin Güneydoğu'yu Kalkındırma Planı
Başbakan Binali Yıldırım, önceki akşam Çankaya Köşkü’nde bazı gazete ve televizyonların yöneticilerine iftar yemeği verdi. Yemekte gazetecilerin sorularını cevaplayan Yıldırım, özellikle Güneydoğu Bölgesi ve terörle mücadele konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Genel Başkanlığa aday gösterildiği gün, Diyarbakır Dürümlü Mezrasına, 15 tonluk patlayıcının infilak ettirildiği Tanışık köyüne gidip, hayatını kaybeden 16 vatandaşımızın yakınlarıyla görüştüğünü ifade eden Başbakan, daha sonra bölgeye yaptığı seyahatleri ve intibalarını anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte gittikleri Diyarbakır’da halktan büyük ilgi gördüklerini kaydeden Yıldırım, “Yol boyunca sokaklardan geçerken insanlar yol kenarında ve pencerelerde coşkuyla el sallıyor, bizi selamlıyorlardı. Bazıları ise kendisini saklayarak el sallıyordu” dedi.
ARTIK HDP’NİN İŞİ ZOR
İşte Yıldırım’ın değerlendirmeleri: Saha hakimiyeti sağlandı. “Kurtarılmış mahalle” ilan edilen yerler vardı, hepsi temizlendi. İnsanlar şehirde rahat dolaşır hale geldi. Artık halk, PKK’nın yaptığı bu işlerin tamamen yanlış olduğu kanaatine varmış. Bu çok önemli.
İnsanlar büyük ölçüde rahatlamış görünüyor ama hâlâ bir tedirginlik gözleniyor. İnsanlar, “Acaba, ortada mı kalacağız. Devlet bize sahip çıkacak mı?” diye düşünüyor. Bu tedirginliği gidermemiz lazım. Bunun için büyük bir plan yaptık. Artık bölgede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bir kere bölgede ciddi bir fizik tahribat var. Bunu da bakmayın; “Devlet yaptı” propagandalarına, evler arasında açtıkları tünellerle, terk ederken yaptıkları tuzaklamalarla tamamen kendileri yaptı. İlk işimiz fiziki rehabilitasyon. Bu enkazları ortadan kaldırarak yepyeni marka şehirler kuracağız.
HALK İTİMAT ETTİ
Bu konuda insanların kafasını çelmek için çok uğraştılar. “Sizi kandırıyorlar, evlerinizi elinizden alacaklar” dediler. Halk da imza verme konusunda başlangıçta biraz tereddüt etti ama sonrasında gayet güzel bir itimat ortamı oluştu, çok güzel yürüyor.
Asıl zor olan ve mutlaka yapılması gereken ise sosyal tamirattır. Çok daha önemlisi de ileriye dönük umutlar oluşturacaksınız. Bunlar kamu eliyle olmaz. Bu, STK’lar, özel sektör ve vatandaşlar bazında yürüyecek bir projedir.
Ramazanda acilen “kardeş aile” uygulaması başlatıldı, muhtaç ailelerin ihtiyaçları gideriliyor. Tabi HDP ve belediyeleri ortada yok. Belediyelerin asli işi vatandaşa hizmet değil, terör örgütü ile dirsek teması kurmak olmuş ve bunu da saklamıyorlar.
HDP’NİN FONKSİYONU YOK
HDP’li belediyeler adeta dağa eleman yetiştirme merkezlerine dönüşmüş. Seçilen isimlerin hiçbir fonksiyonu yok. Onların arkasında adeta gölge başkan olarak görev yapan terör örgütü üyeleri her şeye karar veriyor. Farklı görüntüler altında faaliyet yürütülen merkezlerde patlayıcı yapma kursu dahi vermişler.
Bu belediyelerin, kanunlarımızın suç saydığı bütün faaliyetleri ile ilgili gerekli işlemler yapılıyor. Görevden el çektirmeye kadar her türlü tedbir alınacak.
Üçüncü adım ise ilk defa uygulanacak çok önemli bir plandır.
Bölgede en az dört adet büyük cazibe merkezi oluşturulacak. Bir ilimiz merkez, etrafındaki illerle birlikte özel öneme haiz bölgeler oluşturulacak. Mesela Kars merkez olmak üzere Iğdır, Ardahan ile birlikte bir bölge oluşturacak.
Buralarda sağlıktan eğitime, yaşam standartlarına kadar hiçbir şeyin İstanbul’dan farkı olmayacak. AVM’lerden sinema salonlarına kadar her konuda vatandaşlar istedikleri imkanlara ulaşabilecekler.
FABRİKALAR DEVLETTEN
Ayrıca o bölgelerin potansiyeline uygun fabrikalar kurulacak. Kamu-özel sektör iş birliğiyle, yatırım ajansı marifetiyle çok ciddi istihdam alanları oluşturulacak. Önce devlet fabrikayı kurup alt yapısını hazırlayıp yatırımcıya teslim edecek. En önemlisi de üretilen ürünlere 5-10 yıllık alım garantisi vereceğiz. Devletin özel sektörden yaptığı alımlar o bölgelere kaydırılacak. Bu proje için 5 yıllık sürede 30-35 milyar TL harcanacak.
Toprak bütünlüğümüzü kimse tartışmaya açamaz. Buna kalkışan 78 milyonu karşısında bulur. Artık kimse tekrar eski günlere dönüleceğini beklemesin.
DERTLERİ KÜRT DEVLETİ
Güney sınırımızda Akdeniz’i de içine alan bir oluşum gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bu sadece PYD değil. Bazı devletlerin de ciddi gayretleri var. Bir kanton oluşturulmaya çalışılıyor. Barzani’ye de “Bize katıl yoksa seni yok ederiz” anlamına gelen baskılar yapılıyor. Esad da ciddi anlamda bunu destekliyor. Amaç Türkiye’yi zora sokmak.
Bu gayretlerin iki hedefi var. Birincisi, o bölgede bir Kürt devleti kurarak yıllardır devam eden kargaşa ve istikrarsızlığı kalıcı hale getirmektir. İkincisi ise Türkiye asırlardan bu yana Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi yürütüyor. Türkiye’nin bu stratejik önemini ortadan kaldırmak istiyorlar. Bölgedeki oluşumun doğrudan muhatabı biziz. Oysa bu bölgeyi karıştıran ülkeler çok uzaklarda...
AB BU KADAR ÖNEMLİYSE NEDEN ÇIKIYORSUN
AB: AB ülkeleri seçim dönemlerinde kendi iç politikaları için Türkiye’yi kullanıyorlar. Sayın Cameron madem AB’nin, bizim 3 bin yılından önce giremeyeceğimiz kadar önemli bir yapı olduğunu düşünüyorsa neden AB’den çıkmak istiyorlar.
RUSYA: Ülkeler arasında zaman zaman ilişkiler gerilir ama asla daimi düşmanlıklar olmaz. Rusya ile de öyle bir durum yaşıyoruz. Biz haklıyız, sınırımız ihlal edildi, elbette bundan taviz veremeyiz. Ama oraya takılıp kalmanın da bir anlamı yok. Bundan hem Türkiye hem de Rusya zarar görür. Adımlar tek taraflı olmaz; karşılıklı atılır. Sayın Putin’in, ilişkileri normalleştirmek istediklerini beyan etmesi çok önemlidir. Diplomasi yürüyor.
KILIÇDAROĞLU: Kılıçdaroğlu, CHP içindeki karışıklıklarla uğraşmaktan bizi dinlemeye vakit bulamıyor galiba. Biz “tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan”dan vazgeçmeyeceğimizi her gün tekrarlıyoruz. Bana Amerika’nın eyalet sistemini hatırlatmasına gerek yok. Bir şey söylüyor, sonra tornistan yapıyor. O halde bir daha bir şey söyleyeceği zaman önce kime soracaksa sorsun, ondan sonra konuşsun. Laf ağızdan çıktıktan sonra onun olmuyor.
BAŞKANLIK: Ülkeyi bu günlere biz getirmedik. 367 bize ait değil. Bize 363 vekille cumhurbaşkanı seçtirmediler. Millet de yüzde 70 gibi bir iradeyle, “Bundan sonra biz seçeceğiz” dedi. Artık o günden itibaren her şey değişti. Başkanlık sistemi fiilen başlamış oldu. Ortada bu gerçek varken yapılması gereken tek şey anayasanın bu gerçeğe uygun hale getirilmesidir. Bu olamıyorsa yapılacak bazı değişikliklerle partili cumhurbaşkanlığı veya yarı başkanlık gibi yöntemlerle yapılabilir.
Başkanlık sisteminin belediye başkanlığından hiçbir farkı yok. Belediye başkanı ayrı, belediye meclisi ayrı oylarla seçiliyor ve başkan, bütün partilerin oy oranlarına göre oluşan bu meclise hesap veriyor. Ama belediye başkanlığı hiçbir zaman koalisyonla yürütülmüyor.
TÜRKİYE GAZETESİ- İSMAİL KAPAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.