Osmanlı’nın gözde fabrikalarından biriydi, şimdilerde içler acısı halde
Kocaeli’nde 1832 yılında feslerin dayanıklılığını artırmak amacıyla kurulan Dinkhane, bir dönem Osmanlı’nın gözde sanayi merkezlerinden biriyken, günümüzde harabe hali ve ürkütücü görüntüsüyle dikkat çekiyor.
Başiskele’de bulunan Dinkhane 1832’de, İstanbul’daki Feshane’de üretilen feslerin dayanıklılığını artırmak amacıyla kuruldu. Osmanlı padişahı Sultan II. Mahmud’un emriyle kurulan bu fabrikada, İstanbul’dan gemiler aracılığıyla getirilen fesler sıcak su ve sabun kullanılarak dinklenmeye başlandı. Günde ortalama 500 fesin işlendiği Dinkhane, zamanla İzmit Çuha Fabrikası’ndan gelen kumaşların dinkleme işlemlerini de üstlendi. Böylece Dinkhane, Osmanlı’nın sanayileşme sürecinde önemli bir merkez haline geldi.
Turizme kazandırılacağı günü bekliyor
Uzun yıllar feslerin dayanıklılığını artırmak için kullanılan dinkleme işlemine ev sahipliği yapan yapının içi, günümüzde adeta harabeye döndü. Fes dinkleme işleminde kullanılan malzemeler kırılarak kullanılamaz hale gelirken, yapılar ise zamanla çürüdü; çevresi ise otlarla kaplandı. Eskiden hareketli bir sanayi merkezi olan Dinkhane, bugün sessizliğe bürünmüş bir harabe olarak duruyor.
Araştırmacı-yazar Emin Öztürk, yapının tarihi hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Sultan II. Mahmud döneminde fes kullanımının yaygınlaşarak Tunus, Fransa ve Avusturya’dan ithal edildiğini aktaran Öztürk, "Yıllık ithalat miktarı yarım milyonu geçince devlet özellikle ordunun ihtiyacı olan feslerin yurt içinde üretilmesi için harekete geçti. 1831 yılında Sultan II. Mahmud, Mimarbaşı Altunizade İsmail Zühtü Paşa’yı bu iş için görevlendirdi. Altunizade, Tunus’tan 23 fes ustası, Bursa’dan ise yetenekli 15 kalfa getirerek İstanbul’da Feshane’yi kurdu ve fes üretimine başlandı" dedi.
Fes üretiminde en önemli aşamalardan birinin, yünlü kumaşın dayanıklılığını artırmak amacıyla yapılan dinkleme işlemi olduğunu söyleyen Öztürk, "Kumaş, sıcak su ve sabunla dövülerek sıklaştırılıyordu. Bu işlem daha önce ayakta çiğnenerek yapılırken, sonrasında su değirmenlerinde gerçekleştirilmeye başlandı" diye konuştu.
"Sular incelenerek kuruldu"
Emin Öztürk, Feshane’de çalışan ustaların talebi üzerine Dinkhane’nin kurulduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tunuslu ustalar, Feshane’de üretilen feslerin rengini bir türlü tutturamayınca İstanbul’un suyunun bu iş için uygun olmadığı kanaatine vardılar. Bunun üzerine ustalar İzmit’e gönderildi ve buradaki tüm sular incelendi. İncelemeler neticesinde Yuvacık Barajı’na su sağlayan Kirazdere’nin suyunun bu iş için çok uygun olduğu tespit edildi. Daha sonra bu Kirazdere’nin yanına ahşap köprü kurularak dinkleme işlemi başladı. Fakat sık yaşanan taşkınlar bu köprüyü kullanılamaz hale getirince 1832 yılının ilkbaharında burada kalıcı bir dinkhane kurulmasına karar verildi"
Dinkhanenin yapımında kullanılan malzemelerin özenle seçildiğine dikkat çeken Emin Öztürk, "Yapı için gerekli keresteler Samanlı Dağları’ndan, taşlar ise İzmit yakınındaki eski bir saraydan temin edildi" şeklinde konuştu.
"Osmanlı’nın sanayileşme hamlesinin önemli bir parçasıydı"
Dinkhane’nin 2 katlı inşa edildiğini, üst katında memur odaları, kahve ocağı, alt katında ise ahır, depo ve mahzenin bulunduğu bilgisini veren Öztürk, ayrıca yapıda 4 büyük çark ve her bir çarka bağlı ikişer tokmağın yer aldığını kaydetti. Öztürk, "Ayrıca yapıda, büyük bakır kazanlar, havuzlar ve kurutma alanları da mevcuttu. Dinkhane inşaatının tamamlanmasının ardından Feshane’de üretilen fesler dinklenmek üzere gemilere yüklenip İzmit’e gönderiliyor, ardından rıhtımdan hamallar eşliğinde Dinkhane’ye getiriliyordu. O dönemlerde Dinkhane’de günde 500 fes dinkleniyordu. 1843’de İzmit Çuha Fabrikası’nın kurulmasının ardından kumaşlar da burada dinklenmeye başladı. Bu sebeple Dinkhane’ye yeni bölümler eklendi. Böylece Sultan II. Mahmud döneminde temelleri atılan bu yapı, Osmanlı’nın sanayileşme hamlesinin önemli bir parçası oldu" ifadelerini kullandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.