Uzmanlardan Ygs'de Başarı Tüyoları
Üniversiteye girişin ilk adımı olan YGS sınavına çok az bir zaman kalırken, Özel İzmir Koleji Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Arif Altın ve Rehberlik Öğretmeni Funda Sefa, sınavda sadece bilgili olmak değil aynı zamanda sınav süresini en verimli şekilde kullanabilmek gerektiğini söyledi.
13 Mart Pazar günü gerçekleştirilecek YGS sınavı için tüm öğrencileri ayrı bir heyecan sardı. Özel İzmir Koleji Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Arif Altın ve Rehberlik Öğretmeni Funda Sefa, sınavda başarıyı yakalayabilmek için yapılması gerekenleri anlattı. Sınavda sadece bilgili olmanın yeterli olmadığına dikkat çeken Sefa, "Sınavda sadece bilgili olmak değil aynı zamanda sınav süresini en verimli şekilde kullanabilmek gerekiyor" dedi.
Sınav süresinin nasıl kullanıldığının üzerinde duran Sefa, "YGS bilgi ölçmekten önce zamanı iyi kullanabilmeyi, öğrencinin var olan bilgisini sınav zamanına yaymasını temel alan bir sınav. Yani öğrencinin zamanı iyi kullanıp kullanmamasını ölçüyor. 160 soruya verilen 160 dakika var. Burada önemli olan zamanı en verimli şekilde kullanmaktır. Bazı öğrenciler bunu yaparken bazıları yapamıyor. Zamanını iyi kullanamayan öğrenci sınav esnasında kaygılanıyor, sınavdan kopuş yaşıyor ve bu yüzden kaybediyor. Bu da maalesef psikolojik bir savaş haline geliyor."
Öğrencilere, YGS'de zamanı iyi kullanmanın çok önemli olduğunu söylediğini anlatan Sefa, sözlerini şöyle sürdürdü: "Soruların cevaplarını biliyor olabilirsiniz ama bu bilgiyi verilen sürede kullanamazsanız bu bir işinize yaramaz. Yani YGS'de dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri bildiğini kısa sürede çözebilmektir. Öğrenci bunu başarabilmek için bolca deneme sınavına girmeli. Böylelikle 160 soruyu 160 dakikada çözebilmeyi, bilgilerini en verimli şekilde kullanmayı öğrenebilir. Burada öğrencilerimizi sınava bu çalışma şekliyle hazırlıyoruz. Deneme sınavlarımızı YGS saatinde ve mümkün olduğunca YGS kurallarına uygun yapmaya çalışıyoruz."
OPTİK KODLAMA ÇOK ÖNEMLİ
Funda Sefa, öğrencilere ayrıca deneme sınavlarına kurşun kalemle girmelerini ve kendilerini buna alıştırmalarını önererek, "Optik kodlama konusunda oldukça dikkatli olmalılar. Çünkü optik okuyucular hassas okuyuculardır ve bir sorunun cevabı değiştirildiğinde önceki cevap çok iyi silinmelidir, kodlamalarda kaydırma yapmamaya çok dikkat edilmelidir. Özellikle kitapçıkta işaretlediklerini optiğe aynı şekilde geçirmeli ve bunu kontrol etmelidirler. Çünkü önemli olan kitapçıktaki değil optik kağıttaki cevap. Sınava tamamen konsantre olmalılar" dedi.
EN İYİ OLDUĞU BÖLÜMDEN BAŞLAMASI BAŞARIYI ARTTIRIYOR
Sınavın dört ana bölümden oluştuğunu hatırlatan Sefa, öğrencilerin sınava iyi oldukları alandan başlamalarını isteyerek şöyle konuştu: "Öğrencinin karşısında 4 bölümden oluşan bir sınav var. Öğrencilere daha başarılı oldukları daha rahat hissettikleri bölümden başlamalarını öneriyorum. Eğer öğrenci hâkimiyetinin az olduğu bir bölümden başlarsa birkaç soruyu çözemediğinde öğrencinin sınava karşı olan konsantrasyonu düşebilir. Motivasyonu düşer ve "Diğer soruları yapmayacak mıyım" kuşkusu öğrencinin kaygı düzeyini artırır ve zamanı verimli kullanamaz. Bu yüzden kendiniz güvendiğiniz bölümden başlayın. Bu konuda benim şahsi fikrim şudur; sınava Türkçe bölümünden başlasınlar. Türkçe genellikle paragraf sorularından oluşuyor ve bu sorular yorucu sorulardır. Okuduğunu anlamak gerekir. Bu bölüm sona bırakıldığında sınavın sonuna doğru vücut ve beyin yorulacağı ve aynı oranda stres de artacağı için bu bölümü önce çözmelerini öneriyorum. Ayrıca bölüm fark etmeksizin Türkçe, katsayısı fazla olan bir bölümdür. Genel anlamda sonuçlara bakıldığında derece yapan öğrencilerin Türkçe netleri çok yüksektir."
SADECE ÖĞRENCİLER DEĞİL AİLELER DE DİKKAT ETMELİ
Sınav konusunda sadece öğrenciler değil öğrencilerin ailelerinin de sınavda oldukça heyecanlı olduklarını belirten Arif Altın, "Bu heyecan kimi zaman iyi bir etki yaratırken kimi zaman da öğrenciyi olumsuz yönde etkileyebilir" diye konuştu.
Arif Altın, ailelere şu uyarılarda bulundu: "Aileler kendi heyecanlarını öğrenciye yansıtmama konusunda dikkatli olmalıdır. Sınav günü de eğer öğrenci isterse aileler öğrencinin yanında sınava gitmelidir. Çünkü sınava giderken ve sınav yerinde beklerken konuşulan her şey öğrencinin aklında kalıyor ve sınava girdiğinde de aklında kalan bu konuşmalar motivasyonunu etkiliyor. Burada önemli olan öğrencinin kendini rahat hissetmesidir ve bu tamamen kişisel bir durum. Sınav sonrası ailecek bir aktivite yapabilir. Ayrıca sınava birkaç ay kala kaygı faydalı olabilir ama sınava birkaç hafta kaldığında aileler çocuklarını bu konuda rahatlatmalıdır. Öğrenciyi olumlu yönde koşullanmalı ve motive etmelidir. Özellikle sınavdan sonra öğrencilerin sınavının nasıl geçtiği sorulmamalı. Sonuç olarak sınav bitmiştir ve nasıl geçtiği bir hafta sonra öğrenilecektir."
YGS'den bir sonraki aşamada LYS olduğunu belirten Altın, sözlerini şöyle tamamladı: "Eğer YGS'nin sonuçları kötüyse bu nasıl düzeltilebilir bunun üzerinde durulmalı öğrenci yine motive edilmeli. Eğer sonuçlar iyi ve öğrencinin motivasyonu yüksekse bu motivasyon nasıl daha ileri düzeye taşınabilir nasıl daha faydalı hale getirilebilir bunun üzerinde çalışılmalı. Sınav da bir eğitimdir. Bu sınavın sonuçları iyi ya da kötü olabilir. Önemli olan bu sonuçtan ders çıkartarak kişinin kendisini daha ileri bir aşamaya nasıl taşıyacağını düşünmesi ve buna göre hareket etmesidir. Aileler şunun farkına varmalı, çocukların hepsi aynı değildir. Her çocuk akademik anlamda iyi derece almak ya da kendini bu alanda geliştirmek zorunda değil. Bazıları kendini mesleki anlamda geliştirmeyi seçebilir. Ailelerin bu konuda çocuklarına karşı baskıcı değil destekleyici olmaları gerekmektedir. Eğer başarısız olursa ailesinin hayal kırıklığına uğrayacağı fikri yaşamayan öğrencilerin kaygı düzeyi daha düşük olduğu için başarı düzeyi de o oranda yüksektir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.