Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Diğer partilerle müşterek olarak yapamayacaksak, o zaman kendi anayasa taslağımızı parlamentoya sunarız. İnşallah 367'yi buluruz, bulamazsak 330'u buluruz ve millete gideriz. Anayasa konusunda kimseyle kirli, pasaklı, kapalı bir pazarlığın içerisinde asla olmayız" dedi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan "Neler Oluyor" programına konuk oldu. İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sorularını cevaplayan Kurtulmuş, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, yeni anayasa için diğer siyasi partilerle uzlaşmak istediklerini vurguladı. Diğer partilerle uzlaşılamaması durumunda referanduma gidilebileceğini belirten Kurtulmuş, "Diğer siyasi partilerle uzlaşarak, yeni bir anayasa taslağını Meclis'e göndermeyi ilk hedef olarak kabul ediyoruz. Bunun için de samimi olarak diyaloğa açık olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum, ancak bunu diğer partilerle müşterek olarak yapamayacaksak o zaman kendi anayasa taslağımızı parlamentoya sunarız. İnşallah 367'yi buluruz, bulamazsak 330'u buluruz ve millete gideriz. Anayasa konusunda kimseyle kirli, pasaklı, kapalı bir pazarlığın içerisinde asla olmayız. Çünkü anayasa AK Parti'nin anayasası değil, milletin anayasası olacak" dedi.
Kurtulmuş, paralel yapıyla mücadelenin Türkiye'nin öncelikli tehdit olarak kabul ettiği bir konu olduğunu dile getirdi. Bu konuda yapılan toplantılardan bahseden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Paralel devlet yapılanmasıyla mücadele konusunda ilk toplantı yapılmıyor. Daha evvel milli güvenlik kurulu toplantılarında bu konu gündeme gelmiş ve mili güvenlik kurulunun öncelikli Türkiye için öncelikli tehdit olarak kabul etiği, ilan ettiği konulardan birisi de paralel yapı olmuştur. Onunla mücadele de Türkiye'nin öncelikli güvenlik meselelerinden birisi halini almıştır. Dolayısıyla daha evvel çeşitli kereler konuşulmuş olan konularla karşı karşıyayız ve zaten ilgili bakanlıklar kamu kurum ve kuruluşları bu konuda, devletin içine sızmış olan bu yapılanmanın unsurlarıyla mücadelesini sürdürüyor. Diğer taraftan da bu kara para aklama ve diğer konularla ilgili de zaten bildiğiniz gibi birçok dosya açılmış ve bu dosyalar üzerinden operasyonlar devam ediyor. Bunu zaten devam eden bir mücadelede normal olarak yapılan bir koordinasyon toplantısı olarak görmek lazım. Zaten bu bir devlet politikası. Hükümet politikası olmanın üstünde bir devlet politikası olarak mili güvenlik kurulunda defaatle konuşulmuş ve tavsiye kararları alınmış bu konu ile ilgili olarak da yapılan bütün icraatların milli güvenlik kurulu sekreterliği bünyesinde de takip edildiği konulardan birisi. Dolayısıyla bu anlamda bu takibin yapılması önemliydi sayın başbakanımız da bu toplantıyı gerçekleştirmiş oldu."
Paralel yapılanmaya karşı yürütülen operasyonlarla ilgili bilgi veren Kurtulmuş, "Türkiye bu konu ile ilgili çok sıcak olaylar yaşadı. MİT TIR'larının durdurulması, orada sanki başka ülkenin istihbarat birimine karşı yapılan bir operasyon gibi operasyon yapılması, ayrıca KPSS ve benzeri birçok meselenin ayyuka çıkması, bu anlamda hem yargının içerisinde hem emniyetin içerisinde hem diğer kamu kurumlarının içerinde bu yapılanmanın yapmış olduğu bir sürü icraatlar, sahte belgeler, yanlış dinlemeler, usulsüz dinlemeler, bütün bunları üst üste getirdiğiniz zaman, ayrıca iş dünyasında yapılan bir takım operasyonlar, zaten şu anda eş zamanlı olarak yürütülen çok sayıda dosya, soruşturma var. Bunlar mahkemede önünde devam eden hususlardır. Yani nihayetinde bu mahkemeler kendi usullerince devam edecek ama burada devlet, herhangi bir demokratik devlet zaten bu mücadeleyi vermek zorundadır. Bunu defaatle konuştuk. Egemenliğin kaynağı milletin iradesidir. Milletin iradesinden güç almayan herhangi bir yapılanma, burada paralel devlet yapılanması, gayri meşru, kanun dışı, illegal bir yapılanmadır, gücünü milletten almadığı için. Biz bunu defaatle söyledik; "madem bunu istiyorsunuz gelin bir parti kurun, milletten oy alın millet sizi iktidara getirirse iktidara gelin" dedik. Ama siz milletin sizi iktidara getirmesini beklemeden herhangi bir iktidar partisi aracılığıyla, bir zamanlar AK Parti için, bir zamanlar belki DSP için, başka Anavatan Partisi için, hangi partiyi iktidarda görürseniz onun koltuğunun altına, onun gölgesine girin ve onun üzerinden elde ettiğiniz, devşirdiğiniz bir takım güçlerle kamu bürokrasisinin içerisinde yer alın, adamlarınızı sokun, onları yerleştirin ve onların üzerinden bir sürü usulsüz yasa dışı, illegal iş yapın. Buna hangi demokratik ülke müsaade eder. Dolayısıyla bu meseleyi bu kapsamda görmek lazım. Yoksa sadece "bu gurup, şu andaki iktidara karşı bir konum içerisindedir onun için biz bu mücadeleyi veriyoruz" şeklinde görmemek gerekir. Bu devlete karşı aslında bir mücadele yapıyorlar. Bu mücadelede de herhalde devlet seyirci kalacak veya sessiz kalacak değildir" şeklinde konuştu.
"TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI DÜNYANIN BİR İNSANLIK CEPHESİNDE BULUŞMASI LAZIM"
Bazı batılı ülkelerin çıkarları doğrultusunda terörle işbirliği yaptığına dikkat çeken Kurtulmuş, "Bizim terör konusundaki temel tezlerimizin ne kadar doğru olduğu, ne kadar can alıcı olduğu ortaya çıktı. Öncelikle şunu söylüyoruz. Teröristin size yakın olanı bana yakın olanı olmaz. Teröristlerin hepsi insanlık suçu işliyor. Terörizm, bizatihi insanlığa karşı bir düşmanlıktır. Terörizmin dini, diyaneti, mezhebi, meşrebi, haysiyeti, onuru hiçbir şeyi olamaz. Dolayısıyla burada maalesef bazı batılı ülkeler de bu yanlışın içerisine düştüler. "Filanca terör grupları belki işimize yarar" diye rezerv terör grupları tuttular. Yıllardır bu oldu. Örneğin uzun yıllar boyunca ASALA'yı kimler besledi, uzun yıllar boyunca PKK'yı kimler besledi? Bunlara silah desteklerini, lojistik desteklerini, ekonomik desteklerini, siyasi desteklerini kimler verdi? Böyle baktığınız zaman bir kere terörün bu insafsızlığı konusunda bizim ortaya koyduğumuz bu tez, bir kere daha haklı bir şekilde ortaya çıktı. Yani 11 Eylül oldu dünyanın en iyi korunan binalarında birisi olan ikiz kuleler, iki bina çökertildi, Londra metrosunda bomba patlatıldı, Paris'te eş zamanlı olarak 8 yerde birden terör saldırısı oldu, Brüksel Havalimanı Avrupa'nın en iyi korunan havalimanlarından birisi. Orada terör saldırıları oldu. Yani "Terör nasıl olsa bana dokunmuyor, uzaklarda bir yerlerde duruyor" derseniz, ya da terör örgütlerini "Nasılsa Asya'nın, Afrika'nın Ortadoğu'nun bol sayıda, mebzul miktarda bulunan insanlarını yok ediyor, bize ne?'derseniz, umursamaz davranırsanız, ya da "terör örgütlerinin bir kısmından istifade ederiz" diye düşünürseniz gelip bumerang gibi sizi vuruyor. Dolayısıyla burada terör örgütlerine karşı dünyanın bir insanlık cephesinde, bunun altını çizerek söylüyorum; insanlık cephesinde buluşması lazım. Buluşmak mecburiyetindedir. Bu kadar net söylüyorum. Buluşmak mecburiyetindedir; çünkü özellikle son 20 yıllık süreçte, hatta biraz daha öteye götürelim, Afganistan'ın önce Ruslar sonra Amerikalılar tarafından işgali, arkasından Irak'ın Amerikalılar tarafından işgali, arkasından Suriye'deki bu siyaseten yönetilemezlik dünyada terör örgütlerine olağanüstü yeni bir alan açtı" ifadelerini kullandı.
"SANKİ DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ CENNETİ HALİNE GELDİ"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, terör örgütlerinin birileri tarafından ciddi anlamda desteklendiğini vurguladı. Türkiye'nin teröre karşı samimi olan herkesle işbirliğine açık olduğunu, elindeki bilgileri paylaşmaya hazır olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları ifade etti:
"Şunu söyleyebiliriz ki; sanki dünya terör örgütleri cenneti haline geldi. Ta Afrika'daki Boko Haram'dan bilmem neredeki El Kaide'ye kadar, PKK-PYD'den başka bir örgüte kadar dünyanın her yerinde örgütler istedikleri silahı temin edebilir hale geldi. İstedikleri ülkelerin içerisinde, o ülkenin istihbaratını aşarak oralarda bombalı eylemlerde bulunabilir hale geldiler. Bunu Belçikalısı da, Amerikalısı da, Fransız'ı da, Rus'u da, Çinlisi de, Türkü de herkes bunu iki elini kafasına alarak düşünmek zorunda. İsimlerini söylemeyelim ama herhalde şu da çok açıktır; dünyanın dört bir tarafından toplanmış insanlar, bir araya gelmiş insanlar, Allah aşkına bu kadar büyük ölüm silahların nereden buldular? Bu insanlar diyelim ki zaten kendi hayatlarını idame ettirmekte zor ekonomik koşulları itibariyle, bu insanların elinde 10 binlerce dolarlık, hatta 100 binlerce Dolarlık bu ölüm silahlarını kimler verdi? Nasıl verdiler? Daha net bir şey söyleyeyim; Belçika Havalimanı'ndaki istihbaratı aşarak birisinin orada bomba patlatması demek, Belçika istihbaratından daha güçlü bir istihbarata sahip oldukları anlamına geliyor. Bu 3 tane, 4 tane adamdan oluşan terör örgütü, bu istihbarata sahip olmayacağına göre, demek ki başka birileri, buradaki saldırıyı ya da aynı şekilde Ankara'daki saldırıyı, İstanbul'daki saldırıyı düzenleyenlere çok önemli istihbarat bilgileri verdi. Böyle baktığımız zaman herkesin samimi olması lazım. Çifte standartlı, ikircikli, burada başka bir laf söyleyip, orada başka bir laf söylemek, artık terörle mücadelenin kaldıramayacağı bir şeydir. Kendi başına adam oraya gelmedi. Bombayı nereden getirdi, havalimanına nasıl girdi, o engelleri aşarak içeriye nasıl sokuldu? Onlarca soru. Aynı şey diğer saldırılar için de geçerli. Dolayısıyla burada samimi olmak gerekiyor. Biz Türkiye olarak açık söylüyoruz; biz bu terörle mücadele konusunda herkesle samimi işbirliğine açığız. Bütün bildiklerimizi paylaşmaya açığız."
"TÜRKİYE'YE KARŞI SAVAŞAN GRUPLARA "ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI" DEMEK, ÇOK AÇIK BİR SİYASİ KORUMADIR"
Türkiye'ye karşı terörist faaliyetlerde bulunan örgütleri, terör örgütü olarak görmeyen ülkeleri eleştiren Kurtulmuş, "Birtakım ülkelerin, bizim terör örgütü olarak gördüğümüz örgütleri, terör örgütü olarak görmediği aşikar. Ya da bizim teröre karşı gösterdiğimiz bu hassasiyeti göstermedikleri aşikar. Öncelikli olarak bu samimi işbirliği konusunda şunu da beklemek herhalde hakkımızdır: Bizimle stratejik ortaklığı olanların ya da dostluk ilişkisi içerisinde bulunan ülkelerin, bu anlamda açık ve samimi olmalarını bekleriz ve Türkiye'nin bu bölgedeki terörle mücadele konusundaki hassasiyetlerine saygı duymalarını ve bu hassasiyetlerini desteklemelerini bekleriz. Bu hassasiyeti göstermiyorsanız yani Türkiye'ye karşı savaşan gruplara karşı siz "özgürlük savaşçısı" veya başka bir şey derseniz, bu çok açık bir siyasi korumadır. Bunun Türkçesi budur. Dolayısıyla biz de en azından bu hassasiyeti bekleriz. Bizim bu hassasiyetlerimize saygı duymalarını bekleriz ve burada bir ittifakın olması kaçınılmazdır. Dostluk ilişkisi bakımından kaçınılmazdır" değerlendirmelerinde bulundu.
"TÜRKİYE ELİNİ AÇIP ÜÇ BEŞ KURUŞ DİLENİRSE, TÜRKİYE'DEN İYİSİ YOK"
"Türkiye'de terör örgütleri ne istiyorlar, bu kadar çok Türkiye'nin üstüne abanıyorlar. Birçok şey var ama iki tanesi çok önemli" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
Bunlardan bir tanesi; istiyorlar ki vatandaş içine kapansın, evinden çıkmasın, korksun, ürksün, çekinsin, normal günlük hayatına devam etmesin. Vatandaşımızın üzerinde böyle bir psikolojik etki oluşturmaya çalışıyorlar. Hükümet üzerinde de, hükümet vatandaştan oy alırken vaat ettiği işleri yapmasın. Ekonomik kalkınma hamlelerini sürdürmesin, siyasi ve ekonomik reform süreçlerine devam etmesini, parlamentonun düzgün bir şekilde çalışmasını temin etmesin. Anayasa çalışmasından tutun, 12 Eylül'ün antidemokratik yasalarına kadar söz vermiş olduğu birçok şeyi yapamasın. Maalesef bu konuda Türkiye'de o kadar enteresan bir haleti ruhiye var ki, bazılarında ben mesela İstiklal Caddesi'ndeki patlamadan sonra uzak bir yerdeydim. Ordu'daki bir toplantıda konuşuyordum tam da o sırada bu patlamanın haberini aldık, sayın başbakanımıza, içişleri bakanımıza konuştuktan sonra ben konuşmaya çıktım. Oradaki yaptığım konuşmalarda bunu anlatıyorum. Diyorum ki "onun için biz 3. köprüyü yapmaya devam edeceğiz, onun için fabrikalarımızı ticaret merkezlerimizi, alışveriş merkezlerimizi günlük hayatı mızı sürdüreceğiz. Onun için ekonomik adımlarımızı atacağız, siyasi adımlarımızı yapacağız." En zor ortamda bile bakanlar kurulu 8-9-10 saat toplanıyor. İnanın oralarda çok detayına kadar yapmamız gereken adımlar neyse onları oturuyoruz, konuşuyoruz. Örneğin Siyasi Etik Yasası. "Terör var şimdi, Siyasi Etik Yasası ile neden uğraşalım" demiyoruz. Taşeron işçilerin kadroya alınması, "bunu erteleyelim şimdi terör var" demiyoruz. Terör örgütleri de böyle bir ortam oluşturmaya çalışıyor. Buradaki esas terörün Türkiye'ye bu kadar abanmış olmasının en temel nedeni burası. Teröre destek veren çevreler istiyorlar ki, Türkiye güçlü bir ülke olmasın. Türkiye milleti ve devleti ile bütünleşmiş bir şekilde yoluna devam etmesin. Türkiye'de halk el ele, kol kola, gerçekten bütünleşmiş bir şekilde, büyük bir gelecek hayalinin peşinde koşmasın. Bununla birlikte yol almasın. Eğer Türkiye elini açıp üç beş kuruş dilenirse, Türkiye'den iyisi yok. Türkiye siyasi ve ekonomik reformlarını yapmaz, sürekli kendi siyasi tartışmaları içerisinde boğulursa Türkiye'den iyisi yok. Ama Türkiye ne zaman bir siyasi istikrar ile yoluna iyi bir şekilde devam ederse, sağ sol çatışması başlatmışlardır. Ne zaman Türkiye yoluna iyi şekilde gitmeye başlamışsa, Türkiye'de Alevi Sünni çatışmasını başlatmışlardır. Ne zaman Türkiye iyi bir mesafe almışa ASALA'yı Türkiye'nin başına bela etmişlerdir. Ne zaman Türkiye bir atılım sürecine girdiği zaman PKK terörünü başlatmışlardır. Yeni bir şey değil bu. 40 sene evvel bu Apocular döneminden itibaren alırsanız. Binlerce insanın öldüğü, on binlerce insanın öldüğü bir süreç. Dolayısıyla buradaki esas hedef ne şehirlerimizdir, ne tek tek Türkiye'deki herhangi bir siyasi gruptur. Muhatap Türkiye'dir, Türkiye'nin büyük güçlü yoluna devam eden bir ülke olmasını istemiyorlar. Bunu söylediğim zaman anlamakta zorluk çeken bazı kesimler bunu da istismar ettiler. Milletimiz bütün bu terör saldırılarına rağmen birlik ve beraberlik konusunda ortak hedeflere yürüme konusunda iyi bir sınav veriyor. Ve gerçekten birlini, beraberliğini kimse yok edemiyor. Amaç Türkiye'yi paralelize etmektir. Ürkütmek korkutmaktır, hükümeti işlevsiz hale getirmektir, çekingen bir hale getirmektir. Bunun sonunda da Türkiye'ye diz çöktürmektir. Asla buna bu millet gelmeyecektir, buna izin vermeyecektir. Hep beraber bu ülkenin bütün vatansever unsurları, teröre karsı hangi partiden olursa olsun, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, hangi hayat tarzını benimserse benimsesin, bu ülkenin bütün yurtseverleri vatanseverleri hepimiz aynı dava etrafında bütünleşeceğiz. Önce terör örgütlerine karşı samimi açık yürekli ve gerçekten hiçbir ama fakat diye çekince ortaya koymadan mücadelemizi ortak tavrımızı ortaya koyacağız. Onlar Türkiye'ye diz çöktürmek mi istiyorlar, biz koşar adım yolumuza devam edeceğiz."
TERÖR OPERASYONLARI
Bölücü terör örgütü mensuplarına karşı yürütülen operasyonlarla ilgili bilgiler veren Kurtulmuş, "Başından itibaren hiçbir konuda ne Cizre'de, ne Sur'da, ne Silopi'de bir takvim vermedik. Bu doğru da değil. Burada terör örgütleri ilk defa şehir savaşları veriyor. Kobani'de, Kuzey Suriye'de aldıkları eğitimle de profesyonelleştikleri görülüyor. Ama buna mukabil Türkiye'de bizim güvenlik kuvvetlerimizin de ilk sefer ortaya koydukları son derece etkin bir takım çalışmalar var. En başında gerçekten asker, polis, özel harekat, jandarma özel harekat, farklı güvenlik birimleri, hatta aynı timin altında aynı timin komutanlarının emrinde omuz omuza çok büyük bir koordinasyonla mücadeleyi sürdürdüler. Onun için Sur'da başarı geldi. Onun için Silopi ve Cizre'de sonuç elde edilmiş oldu. Ayrıca istihbarat paylaşımı konusunda son derece titiz ve son derece büyük bir koordinasyonla devam ediyor. Hem bu koordinasyon konusunda güvenlik kuvvetlerimiz bir aşama kat ettiler, hem de şehirlerde teröristlerle mücadele etme bakımından ciddi bir tecrübe kazanmış oldular. Yeni bir konsept kolay değil, Allah hepsini korusun. Hiç birisinin inşallah kılına zarar gelmesin" diye konuştu.
"CİZRE HALKININ BÜYÜK BİR KISMI OPERASYONLARA DESTEK VERİYOR"
Güvenlik güçlerinin teröristlerle vatandaşları ayırma konusunda çok başarılı olduklarının altını çizen Kurtulmuş, "Biz meseleye sadece güvenlik açısından bakmıyoruz. Mesela Cizre'de yaptırdığımız bir kamuoyu yoklamasında, Cizre halkının büyük bir kısmı operasyonlara destek veriyor, yüzde 80'in üstünde bir kısmı "Tekrar geri döneceğim" diyor. Bu güvenlik meselesi inşallah hızlı bir şekilde sağlanır. Yüksekova, Nusaybin ve Şırnak için de söylüyorum. İnşallah bütün yerleşim yerlerini eskisinden daha güzel bir hale getirerek yolumuza devam edeceğiz" şeklinde konuştu.
SUR'UN YENİDEN İMARI
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "vatandaşların malına, mülküne el konulacak" dedikodularının gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. Hiç kimsenin herhangi bir hak kaybı yaşamayacağını vurgulayan Kurtulmuş, Sur'un yeniden imarında tarihi dokunun, tarihi binaların korunacağını söyledi. Kurtulmuş, Sur'un yeniden imarı konusunda TOKİ'nin herhangi bir fonksiyonu olmayacağını da sözlerine ekledi.
"TAYYİP ERDOĞAN BİR DÜNYA LİDERİDİR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Barack Obama ile görüşüp görüşmeyeceği konusundaki söylentilere değinen Kurtulmuş, "Bu sözler şu aslında; "Tayyip Erdoğan önemsiz bir adamdır" propagandasını yapmak için bunları söylüyorlar. Hayır, Tayyip Erdoğan bir dünya lideridir, Türkiye'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanıdır, Türkiye'nin lideridir ve bu çerçevede gittiği her yerde itibar görür. Tayyip Erdoğan'ın siyasi gücü ya da Türkiye'nin siyasi itibar görüp, görmemesi, falanca ülkenin lideriyle hangi sıklıkla görüştüğüyle alakalı değildir. Bizdeki bu beylerin zihni ters çalıştığı için, "Türkiye hiçbir yere gitmesin, Türkiye'ye de kimse gelmesin" istiyorlar" dedi.
REZA ZARRAB'IN ABD'DE TUTUKLANMASI
Miami'de tutuklanan Reza Zarrab ile ilgili Türkiye'den belge istenip istenmediğiyle ilgili soruyu cevaplayan Kurtulmuş, "Hayır, hiçbir bilgi, belge istenmedi. Devam eden dosya, açılmış olan dosya söz konusu ülkede, söz konusu şahısla ilgili devam eden hukuki bir süreçtir, Türkiye ile ilgili bir süreç değildir" ifadelerini kullandı.