Sevgili okurlarım, bir önceki yazımda bilimsel eğitim başlığı altında yazmış olduğum yazımda, çocukların veya bireylerin zihinlerinde merak uyandıran hususların yaparak ve yaşayarak metotlarının uygulanması sonucunda, istenilen verileri elde etmek diye izaha çalışmıştım.
Bu yazımda da teknolojilerin gelişmelerine yol açan bilimsel eğitimin genel niteliklerini, evrensel boyutuyla ele alarak, başlangıcını, geniş zaman içinde oluşumunu ve sonuçlarını izaha çalışacağım.
Şöyle ki, bilim evrenin oluşumunda meydana gelen ve gelmesi gereken olguları deneysel yöntemlerle gerçekçiliğini ortaya koyan düzenli öğrenme becerisidir. Bu becerileri, bilimsel eğitim yoluyla öğrenip uygulamaya koyarak amaca ulaşılır. Bu açıdan hareketle, bilimsel eğitimin ön gördüğü gereken hususlardan biriside, bireyleri hedefe yönelten ve hedefin gerçekleşmesi için de bilgi, beceri ve davranış biçimini kazandırmasıdır. Aynı zamanda, bilimsel eğitim, bireyin bilerek düşünce üretmesini ve yaratıcılığını ortaya çıkmasını sağlar. Bilimsel eğitim almayan çocukların ve bireylerin yaratıcılık imkânları ne yazık ki, her konuda sınırlı kalmaktadır. Dünyadaki teknolojik gelişmeleri sağlayan devletlerin zenginleşmesi, bilimsel eğitimin sonucu olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Hal bu ki birçok konuda yeteneklerimiz ölçüsünde okuyup araştırma yaptıkça, daha büyük işler başarabiliriz. Çünkü bilimsel eğitim derslerinin amacı, öğrencilere veya bireylere gerçek verilerin aktarılmasını sağlamasıdır. Bu çerçeveden baktığımızda gereksiz bilgileri ezberlemek yerine, deneysel analizler sonucunda istenilen amaca ulaşılması hedefi gerçekleşmiş olur.
Kırk yılını eğitim-öğretim içinde geçiren birisi olarak, edindiğim bilgiler ışığında gördüğüm o dur ki, çocuklarım ilköğretime başlangıcından itibaren, sorgulayan ve kanıt arayan düzeyde yetiştirilmesi gereğine inanmaktayım. Ne yazık ki böyle bir müfredatla çalışma imkânım olmadı. Bundan ötürüdür ki her türlü beceriden uzak, inancına bile şüpheli bakan bir gençlikle karşı karşıya kalmış bulunmaktayız.
Halbu ki bilim, evreni ve evren içinde yaşayan insanın pozitif olduğunu açıklar. Bu nedenle verilecek eğitim- öğretimin bilimsel temele dayandırılması şarttır. Bu şartın her daim ön planda tutulması gerekmektedir. Çünkü öğrenmenin bir bireysel sürecin var olduğu ve bu süreçte her bireyin bir birinden farklı işler başardığını da unutmamak gerekir. Bütün bu veriler göz önünde bulundurularak her öğrencinin veya bireyin yeteneğine göre harekât edilmelidir. Bu hareket noktasında mutlaka öğrencinin veya bireyin pozitif bilgiler ışığında yönlendirilmesi, desteklenmesi ve birlikte çalışılması metodu işletilmelidir. O zaman etkin bir öğrenme gerçekleşmiş olur. Bu çalışma sistemi içinde herkes fikrini ortaya koyar. Yanı ortak akılla pozitif sonuca ulaşma sağlanır. Bunu başarabildiğimiz ölçüde, amacımıza ulaşmış oluruz.
Bilimsel eğitim yazım, devam edecektir.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair