Cehennem Sıcakları Gelirken / 2
Bu başlığı, iki yazım öncesi kullanmış ve devamını gelecek yazımda sürdüreceğimi bilgi notu olarak eklemiştim. Ancak araya, güzel biçimde gerçekleşen Kadıköy Kitap Günlerinin bitimi girince, o açıklamam bugüne kaymış oldu. Bu yüzden öncelikle bu kayma nedeniyle özür diliyorum sizlerden!
Ve demiştik ki, dünya dönüyor elbet ki... Ancak, üzerinde yaşayan biz insanların hoyratlığı nedeniyle görünür biçimde yorgun, bitkin ve yalnız... Bu durumdan ötürü de, sessiz sedasız kendi ekseninde döndüğü bilinen bu mavi-yeşil gezegen, şu son yüzyıl içinde çok azınlık ve yetkisiz kalabalıklara göre ne yazık ki döndüğünden daha hızlı biçimde de sönüyor!
Çevre duyarsızlığı ve her şeye karşın kimilerinin çok kazanım istekleri bir kanser gibi sardıkça sarıyor güzelim planetimizi...
Ve işte bu aymazlığımızın sonucu olarak da görünürde pek fark edilemeyen akıl almaz sıkıntılar yaklaşıyor dünyamıza… Ki, bunların başında nüfus, arkasından da ekolojik dengenin bozulması geliyor.
Nüfusun ürkütücü büyümesi ve sonuçları hakkında ileriki yazılarımda söz edeceğimi belirterek, son süreçlerde medyada konu edilen ve yaklaştığı söylenen sıcaklara biraz daha yakından bakalım.
Bizlerin gündelik yaşamımızı sürdürürken hiç ama hiç, dünyadaki iklim kuşaklarının korkunç boyutlarda yer değiştirdiğini bilmemize olanak yoktur! Çünkü bu tür saptamalar, bilim insanlarının ileri teknoloji ile izleyebildikleri bir alandır ve tespit ettikleri sonuçların çoğundan da bilgimiz üzgünüm ki olamıyor!
Konunun uzmanlarından edinilen bilgilendirmelere göre dünya üzerindeki bu iklim değişiklikleri gerçekten korkunç boyutlarda… Örneğin sıcak bölgeler soğuk bölgelere doğru yaklaşık 1000 kilometre civarında bir sapma gerçeğini erişmiştir bugün! Ki, tarih de veriliyor elbet! Haziran’ın ikinci yarısı ve ötesi…
Yani bu saptamaya göre özellikle bizim ülkemizin bulunduğu kuşak, en çok etkilenen bölgelerden biri olacak! Ve buna göre de her yıl görülen rutin sıcaklık oranları da 4 ila 8 santigrat artış göstererek bir anlamda bizleri kavuracak!
Dünyanın ortalama sıcaklık artışı ise, 2 santigratı aştı. Güneşteki patlamalar ise skala biçiminde devamlı olarak yükseliyor ve Haziran ortalarından sonra maksimum seviyeye erişecek!
Öte yandan dünyamıza gelen radyasyon miktarı giderek artıyor. Bunu artıran ise Doğu Pasifik'teki El-Nino kasırgası… Tüm bunlar Türkiye, Rusya, İran, Irak ve Arabistan'da mevcut sıcaklıkları her gün biraz daha yukarı çekiyor.
Kısaca İstanbul'da sıcaklıların nemle birleşerek yakın süreçte 45 santigratı bulacağı kehanet değil!. Özellikle bu en büyük kentimizdeki binalar, güneş ve kozmostan gelen yüksek radyasyonu daha uzun zaman barındırarak, havaya geri vermiyor… İşte bu durum da bilsek de bilmesek de “ısı adası” etkisi yaratıyor.
Yapılan gözlemlere göre İstanbul'da sıcaklık bu nedenle kırsal alana göre 3 derece daha fazla… Bunun anlamını ve tesirlerini şu örnekle ifade edebiliriz.. 2003 yılında benzer bir ısı yükselmesi, felaket olarak kayda girdi, çünkü o yıl yalnızca Fransa'da sıcaktan bunalan 35 bin kişi hayatını yitirmişti.
Şimdi bu sıcaklıklara karşı ne yapabiliriz der iseniz, önerimiz önce şudur ve de çok önemlidir.
- İmkanlarınız ölçüsünde kırsal kesimde, ağaçlıklı .bir toprak edinin.
- Bu yer, deniz seviyesinden en az 200 metre kadar yükseltide bulunsun.
- Yine bu yer, ana yollardan mümkün olduğunca uzakta osun,
- Edinilecek toprak kendi yiyeceklerinizi üretime elverişli bulunsun,
- İçinde bir su kaynağı ya da çok yakınında bir akarsu olsun
- Herkesin gelip geçtiği bir yer değil, mümkünse çok bakir bir alan olsun.
Bütün bunları ve özellikle imkanlarınız varken edinmezseniz, gelmekte olan bu kavurucu sıcaklardan çok fazla etkilenmenize çare bulamazsınız.
Ve hele ki, bir de sular kesilir de musluğunuzdan akmazsa!...