Soçi'de gerçekleşen üçlü zirve sonrasında uçakta soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'nin kuzeyinde kurulacak güvenli bölgenin kontrolünün Türkiye'de olması gerektiğini söyledi. Erdoğan, "Güvenli bölgenin PYD-YPG için bir tür koruma kalkanı olmasına müsaade edemeyiz" dedi. Erdoğan, S-400 konusunda geri adım atmayacaklarını da ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya'nın Soçi kentindeki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdiği üçlü zirvenin ardından Türkiye'ye dönüşünde uçakta açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin gündemdeki konularla ilgili sorularını yanıtladı.
NTV'de yer alan habere göre; zirveyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"SURİYE VE ASTANA SÜRECİNİ ELE ALDIK"
"Astana Süreci'nin dördüncü liderler zirvesini Soçi'de gerçekleştirdik. Bu ikinci turun ilk zirvesiydi. Birinci turun ilk zirvesini yine Soçi'de yapmıştık. Türkiye'de ikinci zirveyi yapacağız, Ankara mı, İstanbul mu belirleyip ülkelere duyuracağız. Üçlü zirveden önce Sayın Ruhani ile hem daraltılmış heyetler arası görüşme yaptık, hem baş başa görüştük. Ardından da aynı şekilde Sayın Putin ile görüştük. Sayın Ruhani ile yaptığımız ikili görüşmede ticari ilişkiler ağırlıktaydı. Ekonomik ilişkileri, enerji ve bankacılık alanını ele aldık. ABD'nin yaptırımları ile ilgili bizlere bilgilendirmeleri oldu. Biz tabii yaptırımlara karşı İran halkının özellikle insani yardımlar konusunda yanında olduğumuzu ve mağdur edilmeyeceklerini kendilerine ifade ettik. Sayın Ruhani ile Suriye güvenlik ve terörle mücadele konularını da müzakere etme fırsatını bulduk. Sayın Putin ile yaptığımız ikili görüşmede yine ekonomi, ticaret, enerji, ulaşım konularını ele aldık. Vizelerin kaldırılmasına yönelik görüşmemiz oldu. Yine Suriye ve Astana sürecini ele aldık. Ayrıca savunma sanayi ve S-400'ler konusunu değerlendirdik."
GÜVENLİ BÖLGE İÇİN UYARI
"Bizim bu süreçte tespit ettiğimiz bazı kritik noktalar var. Bunlardan bir tanesi söylendiği gibi güvenli bölge. Bunu biliyorsunuz Sayın Obama döneminde biz hep dile getiriyorduk. Güvenli bölge Türkiye'nin kontrolünde olmalıdır. Olmazsa bu demektir ki, bizim Türkiye olarak güvenliğimiz her an yine tehdit altında olmaya devam edecektir. İkincisi ise güvenli bölgenin PYD-YPG için bir tür koruma kalkanı olmasına müsaade edemeyiz. Bu konuda çok ama çok kararlıyız. Bunun bilinmesini istiyoruz. Burada tabii özellikle Suriye Kürtlerinin güvenliği için de buna ihtiyaç var. Fakat bizi üzen şey şu; ikide bir karşımıza Kürtler-Türkler meselesinin getirilmesidir. İkide bir Kürtlerin hukukundan bahsediyorlar. Kürtlerin hukukunu bugüne kadar YPG-PYD mi korudu? Neredeydi bu YPG-PYD? Bunların ömrü ne kadardır ? Ortaya çıktıkları dönem ortada. Daha önce bunlar neredeydi? Bizim Esed ile aramızdaki hukukun iyi olduğu dönemlerde, Esed bunlara kimlik vermiyordu, kimlik. Biz kendisine diyorduk ki; 'Bunlar senin vatandaşın, ver kimliklerini'. Yani oradaki Kürtlerin hukukunu biz koruma mücadelesini verdik. Benim ülkemde de Kürtler var. Benim ülkemdeki Kürt vatandaşlarımıza karşı bizim en ufak olumsuzluğumuz söz konusu mu? Onların hukukunu, yaşam koşullarını en güzel şekilde koruyan biziz. Tavsiye ederim; son zamanlarda Diyarbakır, Şırnak, Hakkari, buralara gitmediyseniz, buralara gidin, nereden nereye geldi bu illerimiz görün. Batı illerinden farkı var mı, yok mu görün. Kaçak binalar ve gecekonduların yıkılıp kentsel dönüşümün nasıl yapıldığını görün. Burada Mehmet Özhaseki kardeşimin çok büyük emeği var. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak oralardaki adımları atan, o şehirlerin yeniden imarını mümkün kılan oydu. Mehmet Bey'in bu başarısı onu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak göstermemizde çok etkili oldu. Mehmet Bey'in göreve geldiği takdirde Ankara'nın kentsel dönüşümünü başarıyla yapabileceğine inanıyorum. Aynı durum Nihat Bey için de geçerli. Onun da belediyecilik geçmişinin olması ve kaçak yapıların olduğu yerlerde kentsel dönüşüm yapmış olması o bölgeleri sıfırdan şehir haline getirdi. İzmir'in Karabağlarını ancak Nihat Bey gibi bir belediye başkanı çözer. İzmir'in su sorununu büyükşehir çözmemiştir, biz DSİ olarak çözmüşüzdür. Bunların vatandaşlarımıza çok iyi anlatılması lazım ki, bu tür yanlışlar devam etmesin."
İDLİBMUTABAKATI
"İdlib mutabakatının korunması ve uygulanması konusunda hepimiz kararlıyız. Şu anda da Rusya'dan gelen heyet, bizim gönderdiğimiz heyetin yaptıkları ortak çalışmada İdlib'in çevresinde koruma çemberi oluşturulmuş vaziyette. Dış çemberde Rusya var, iç çemberde ise biz varız. Buradaki koruma görevi ağırlıklı olarak Türkiye'de. Burada önemli olan durum var. İçeride adeta ılımlı muhalefet mi diyeceğiz, terör estiren örgütler mi diyeceğiz bu konudaki hassasiyet de önem arz ediyor. Bizleri de sıkıntıya sokar. Başta MİT Başkanlığımız yoğun bir çalışma içinde. Burada bunlara fırsat vermemenin gayreti içindeler. İdlib'deki askeri gözlem noktalarımız kritik görev icra edecekler. Oradaki hassasiyetler başta Savunma Bakanlığımızca yürütülüyor."
ANAYASA KOMİTESİ
"Diğer önemli başlık Anayasa Komitesi'nin oluşturulması. Bir kaç isim üzerinde müzakereler devam ediyor. Daha önce 150 isim olarak açıklanmıştı. Bunlar arasında 6 isim önem arz ediyor. Bu 6 isim üzerinde mutabakatın sağlanması. Burada BM'den görevlendirilmiş olan Sayın Pedersen de hassas davranıyor. Yeni isimler üzerinde çalışmaları Dışişleri Bakanlığı ve muhatapları yapacaklar."
"S-400 KONUSUNDA GERİ ADIM SÖZ KONUSU DEĞİL"
Erdoğan, "S-400'lerden vazgeçmeden Patriot alınamayacağı tezini nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna şu şekilde yanıt verdi:
"S-400 anlaşmasını Rusya ile yaptık, dolayısıyla geri adım atmamız söz konusu değil. Bu iş bitti. Patriotlar konusuna gelince… Biz Patriot alımına açığız. Ancak bu alımın ülkemizin çıkarlarına hizmet etmesi gerekir. Bunun için ortak üretim, kredi ve erken teslimat konuları önem arzediyor. ABD yönetimi erken teslimat konusuna olumlu yaklaşıyor olsa da ortak üretim ve kredi konularına bir şey diyemiyorlar. Biz Temmuz ayında S-400'ün teslimatı ile ilgili verilmiş söz üzerinden çalışmalarımızı yürütüyoruz."
ABD'NİN TEPKİSİNİ ÇEKTİ
ABD, Türkiye'nin Rusya'dan alınacak olan için Ankara'ya birçok kez tepki gösterdi. S-400 için Türkiye'ye tepki gösteren ABD, Ankara'yı tehdit etti. F-35 ve Patroit füzeler üzerinde tehditlere maruz kalan Türkiye, söz konusu anlaşmadan geri adım atmadı.