Gerilimsiz 1 Mayıs Bayramlarına…
Bugün, 1 Mayıs! İşçinin-emekçinin bayramı… Ne var ki bugüne kadar hiçbir emekçi bayramı, ne yazık ki yurdumuzda gerçek bir bayram gibi hiç kutlanamadı? Yalnızca adı bayramdır yani… Çünkü her yıl, bu önemli gün kapıya gelip dayandı mı, bütün insanlarımızda da bir telaş başlar! Çünkü özellikle Taksim yani çalışanların bayram yeri ki orası kesinlikle 1 Mayıs alanıdır, fakat bayramdan çok tam anlamıyla sanki bir savaş yeridir. Özü böyle değilse de, günümüz kadar akıllarda yerleşmiş olan düşünce budur!
Çünkü ne hikmetse ardı ardına iktidara gelen bütün partilerin, bu işçi ve emekçi bayramına nefretleri, korkuları ya da mutlak biçimde alerjileri vardır. Ve bu hal, özellikle sağ tandanslı partiler ve iktidar sahiplerine, sanki doğuştan bir kalıtım gibi yerleşmiştir nedense?... Ki, bu fikri ya da bu nefreti onların kafalarından silmek de sanım o ki olası değildir.
Bu bayrama karşıt olan kesimdekilerin bile açıklayamadıkları endişe ve kaygı da böylelikle yalnız kendilerini değil, yaydıkları negatif enerjiler yoluyla bayram yapmak isteyen emekçileri de kapsama içine almaktadır. Özetle endişe yalnız kaynak yerinde değil, bayramın sahiplerinde de benzer biçimde mevcuttur.
Korkulan ya da korkulduğu söylenen ise, bayrama katılacak aşırı uçların, bu bir araya gelişini fırsat bilerek provokasyon yoluyla olay çıkaracakları tehlikesidir. Ve bu düşünce, sağ kesimde tam bir paranoya olarak yaklaşan gün öncesi ortalığa saçılır. Böyle olunca da, devlet mekanizmasının uç noktalarında görevli olan vali, emniyet müdürü, kaymakam ve onlara bağlı diğer bütün birimler hükümetin eliyle teyakkuza geçirilir, ardından da yüksek sesle ilk sözlü sataşmalar gündeme oturuverir. Ve elbet ki, bugünkü 1 Mayıs bayramı da öncekilerden farklı değil!..
Oysaki kolayı var… Bu bayramı kutlamak isteyen sendika konfederasyonlarıyla diğer ilgili merci görevlileri aynı amaç için yani olaysız bir düzenleme düşüncesiyle bir araya gelmeleri yeter de artar bile… Böyle bir oluşum halinde ilgili mercilerce bayramın sahiplerine hükümetin şu benzerlikteki tebliği sunulur:
“Eğer sorumluluğu üstlenerek toplantının kontrolünü sağlayabilecek iseniz, meydan sizin! Aksi durumda alanı tahsis edemeyiz!”
Bu kadar! Elbet ki bunun kabul edilmemesi ya da reddedilmesi için bir neden yoktur. Bu sorumluluk bilincine ayrıca güvenlik birimleri de harekete geçirilir ve toplantı sırasında herhangi bir önemli olayı zapt etmek için de, daha geri planda önlemler alınarak kontrol amacıyla her şey güvenceye alınabilir. Yani emniyet güçleri meydanın yanı başındaki bir yerde konuşlandırılarak çift taraflı olarak pek ala kuş uçurtulmamaya olanak hazırlanabilir.
Bu biçimiyle hiçbir yere sığdırılamayan kaygılar sona erdirilir ve bu durumda ne tartışma meydana gelir, ne de paranoya halindeki olaylar gerçekleşir! Ancak her ne hal ise, daha birkaç gün öncesinden tomalar, engel amaçlı kafesli bariyerler, diğer güvenlik araçları ve elemanları meydana yığılmakta, sanki görünen bir savaşa hazır olunmaktadır. Ki, birkaç gün önceden bu tahkim başlatılmış, Taksim Meydanı’na 6 kamyon bariyer getirilip konuşlandırılmıştır. Elbet ki, aynı şekilde diğer direnç araçları, malzemeler ve tomalar da her zamanki gibi gereken noktalara yerleştirilmişlerdir.
Bu yıl, ilk kez Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (DİSK), izin verilmeyen Taksim’den yani emekçilere hak olan 1 Mayıs Alanı’ndan vazgeçerek tartışmalara son vermek amacıyla Bakırköy’de kendilerine izin verilen yerde bayramlarını kutlamaya karar verdiler. Bu karar ilk nazarda olumlu olarak görünüyorsa da, özünde yanlış olduğunu söylememiz yanlış olmaz! Çünkü 1 Mayıs Alanı’nın bir tarihi geçmişi söz konusudur ve burada çok sayıda emekçi kardeşlerimiz şehit olmuşlardır.
Oysa, yukarıda belirttiğim gibi bayramı bayram haline getirmek hiç de zor değildir. Bu neden yapılmaz anlaşılır değildir yıllarca… Böylelikle de devlet gücü ile bayramın sahipleri olan emekçiler arasında sanki zoraki bir savaşa imza atılmaktadır. Ki bu durum, görünen haliyle anlaşılacağı üzere mevcut iktidarın beceriksizliği ya da kasıtlı bir tutumu ifadesinden başka bir şey değildir bizce…
Sevgili okurlarım… Bu ülke bizimdir ve hepimizindir. Yani devletin koruyucu safında görünenlerle, bayramlarını kutlamak isteyenler arasında bir ayrıcalık söz konusu olamaz! Her iki tarafta da bu ülkeye hizmet eden, emek veren, üreten ve özünde kesinlikle kardeşlik esasına dayalı düşüncelerle yaklaşması gereken yurttaşlar bulunmaktadır. Ve bu taraflardan hiçbiri, diğerlerinden daha fazla yurdunu seviyor değildir! Çünkü bu misak-i milli sınırlar içinde yaşayan her yurttaş; ırkı, dili, dini, mezhebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdır ve yasalar çerçevesindeki yaşam hakkına sahiptir. Kimsenin kimseyi horlamaya, aşağılamaya ve gereksiz suçlamaya asla hakkı yoktur. İleri bir insan bilinci ile bir arada ve kardeşçe yaşamak herkesin ihtiyacı olup, bu hakkı zorbalıkla değiştirmeye kalkışmak toplumu kutuplara ayırır ve de düşmanlığı körükler. Ki, işte asıl bölücülük ve vatan hainliği budur!
Bu bayram yani 1 Mayıs, üretme ve paylaşma bilinci olup; aynı zamanda insani değerlerin, güzel yarınların da gönüller dolusu bir çağrı imajisyonudur. O nedenle de manasızca oluşturulan bütün yapay gerilimlere artık son verilmesini umuyor, emekçi kardeşlerimin bu anlamlı bayramlarını gönülden kutluyorum.
Emeğe, yaratıma, kardeşliğe ve hep birlikte bitimsiz sevgilere…