Düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Afrin bölgesinde PYD-YPG terör örgütüne destek mahiyetinde atılacak her adımın Türkiye için doğrudan meşru hedef haline gelmesi demek olduğunu söyledi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Ankara ve Şam’ın doğrudan görüşmesi yönündeki açıklamalarının sorulması üzerine Kalın, “Şuanda bizim Şam rejimi ile doğrudan resmi bir temasımız söz konusu değil. Ancak Astana süreci çerçevesinde üç garantör ülke olarak Suriye sahasında yaşanan gelişmeleri koordine etmek, eşgüdüm sağlamak, ateşkesi hayata geçirmek ve diğer siyasi süreçle ilgili konuları takip etmek için kurduğumuz bir mekanizma var. Zaman zaman bu verdiğimiz mesajlar dolaylı olarak Rusya ve İran üzerinden Şam rejimine iletilmekteydi. Dolaylı bir trafiğin olduğunu biliyoruz ama bizim doğrudan resmi bir temasımız söz konusu değil. Fakat olağanüstü şartlar gerektirdiğinde belli sorunları çözmek için ilgili birimlerimiz, istihbarat birimimiz doğrudan ya da dolaylı belli temaslar kurabilir. Bu zaten istihbarat birimimizin temel görev tanımları arasındadır. Sahada yaşanan bazı gelişmeleri çözmek, bir takım yanlış anlamaları ya da hareketleri önlemek amacıyla yapılabilecek bir takım girişimlerdir. Bizim doğrudan Ankara-Şam arasında kastedildiği manada üst düzey ya da orta düzey siyasi veya diğer alanlarda bir temas trafiğimiz söz konusu değil” diye konuştu.
“Türkiye kendi ulusal çıkarları için gereğini yapmaktadır”
Bazı Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanlarının Türkiye’ye uygulanacak vize serbestisi için Türkiye’ye bazı şartlar sundukları yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kalın, “Birkaç bakanın bireysel açıklamaları oldu. Afrin konusunda bizim kimseye bir izahat borcumuz yok. Baştan itibaren biz bunun gerekçelerini ortaya koyduk. İkide bir önümüze ‘Afrin operasyonu durmalı’ gibi açıklama getirenlere cevabımız budur. Kimseye bir izahat borcumuz yok. Türkiye kendi ulusal çıkarları için gereğini yapmaktadır” şeklinde konuştu.
“Cumhurun ittifakı adı üstünde herkese açık”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BBP Genel Başkanı Destici ile görüşmesi ve BBP’nin MHP-AK Parti ittifakı içinde olup olmayacağının sorulması üzerine Kalın, “Cumhur ittifakı olarak yeni bir süreç başladı. Türk siyasetinde yeni bir sayfa açılmış oldu. Şuanda AK Parti ile MHP arasında bu ittifak üzerinde mutabık kalındı. Bu konuda bir katılmak isteyen başka aktörler olursa cumhurun ittifakı adı üstünde herkese açık” ifadelerini kullandı.
“PYD-YPG terör örgütüne destek mahiyetinde atılacak her adım bizim için de meşru hedef haline gelmesi demektir”
Rejime yakın milislerin Afrin’e girme çabasının şov amaçlı yapıldığının anlaşıldığını kaydeden Kalın, “Biz elbette bunları dikkate alırız. Askeri planlamalar çerçevesinde mutlaka hesaba katılır. Ama bizim Afrin operasyonu üzerinde en ufak bir etkisi dahi söz konusu değil. Böyle bir girişimde bulunan kim olursa olsun bunun ciddi sonuçları olur. Dün de biz bunu gördük, topçu ateşi ile püskürtüldü, geldikleri yere tekrar geri döndüler. Bugün yarın böyle bir teşebbüste tekrar bulunabilirler ama bununla ilgili tedbirler alınmıştır. Orada PYD-YPG terör örgütüne destek mahiyetinde atılacak her adım doğrudan bunların terör örgütleri ile aynı safta yer alması ve bizim için de meşru hedef haline gelmesi demektir. İstihbarat örgütleri arasında bu tür görüşmelerin yapılmasının bir amacı da olağanüstü şartlarda ortaya çıkan bu tür acil sorunlara çözmeye matuftur” açıklamasında bulundu.
“Bu yorumlar maalesef devlet tecrübesinden bihaber olan kişilerin yaptığı yorumlar olarak görülüyor”
CHP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tillerson'ı kabulünde tercüman olmamasını eleştirmesinin hatırlatılması üzerine Kalın, “Bizim muhalefetin şöyle bir tavrı var; ne yapsanız tersini iddia etmeyi muhalefet zanneden bir tutum içindeler. Amerika ile ilişkiler gerildiğinde ‘neden geriyorsunuz’, Amerika ile ilişkileri ulusal çıkarlarımız çerçevesinde bir tekrar rayına oturtmayı hedeflediğimizde ‘bu doğru bir mutabakat değildir.’ Beklentilerimizi ifade ettim. Üzerinde mutabık kalınan çerçeve bizim ulusal çıkarlarımız ve önceliklerimiz çerçevesinde yürüyebileceğimiz bir zemin oluşturmaktadır. Ama sahadaki somut adımları görmek istiyoruz. Bunun ülkemizin çıkarları açısından ne kadar önemli olduğunu da sahada test etmek suretiyle. Muhalefet de görecektir. Bu görüşmede bir mütercimin bulunmaması, not alınmaması konusu da artık gülünç bir yorum. Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Devlet devre dışı bırakılmıştır’ gibi bir ifade kullandı. Devletin başındaki kişi, başkomutan ve cumhurbaşkanı sıfatı ile bu kabulü yapmaktadır, devletin Dışişleri Bakanı o görüşmede görüşmeye verilen öneme binaen tercüme yapmaktadır. Bir mütercim midir devlet burada? Bunu anlamakta ben zorlanıyorum. Bazen bu tür görüşmelerde tercüman alınmaz, bu görüşmeye verilen önemin ifadesidir. Bazen tercümeyi bakan arkadaşımız yapar, ben yaparım, başka arkadaşımız yapar. Bütün bu yorumlar maalesef devlet tecrübesinden bihaber olan kişilerin yaptığı yorumlar olarak görülüyor. Görüşülen bütün konular aynen not ettirilmiştir. İlla her görüşmede o anda bir not tutucu olmak zorunda değildir” dedi.
“Mattis’in yaptığı bu açıklama hayret verici bir açıklama”
ABD Savunma Bakanı Mattis’in gerekirse PKK ile PYD’nin savaştırılabileceğine ilişkin Milli Savunma Bakanı Canikli’ye yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine Kalın, “Sayın Mattis’in yaptığı bu açıklama hayret verici bir açıklama, herkesi şaşırttı. Öncesinde ve sonrasında böyle bir teklifi başka bir Amerikan yetkilisinden duymadık. Zannediyorum orada da kaldı. Kendileri de bu teklifin çok da inandırıcı bir teklif olmadığını anladılar ve üzerinde de durmuyorlar bu konunun. Belki bu tartışma PKK ile YPG arasındaki organik bağın ne kadar güçlü olduğunu anlaması açısından iyi bir ders olur diye ümit ediyoruz” diye konuştu.