CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmasına eski Başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’i anarak başladı. “Türkiye nasıl oldu da ezenlerin ve ezilenlerin ülkesi oldu” diye soran Kılıçdaroğlu, “Dolar almış başını gidiyor söz etmiyoruz, 17 milyon yoksul var söz etmiyoruz. 6 milyon işsizimiz var söz etmiyoruz. Her 4 üniversite mezunundan birisi işsiz. Hepimizin kafasında bir şey var; ne olacak bu Türkiye’nin hali diye. Eğer bu kaygı yerleşmişse bir toplumda görüşü ne olursa olsun bütün vatandaşların kafasında aynı kaygı var. Bugüne dair güveni yok geleceğe dairde güveni yok. ne olacak diye vatandaş kaygı duyuyor. Asla umutsuz olma kardeşim. Ne olursa olsun bil ki bu ülkenin birliğini, dirliğini, bütünlüğünü savunan, vatanını, bayrağını savunan CHP var” ifadelerini kullandı.
“SENİ ORAYA TÜRKİYE’Yİ BÖL DİYE Mİ OTURTTUK"
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye’nin geldiği hale bakın. Başbakan çıkmış bölünme tehdidinden söz ediyor. ‘Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür’ diyor. Seni oraya Türkiye’yi böl diye mi oturttuk. Sen nasıl bu lafı edersin. Söyledim cevap veremiyor. Bu lafı eden bir kişi Başbakanlık koltuğunda oturamaz. Bu lafı eden bölücülerin taşeronluğuna soyunmuş kişidir. Yazık günah bu ülkeye. Türkiye’nin dünya kadar sorunu var. Öyle bir noktaya geldik ki ezenlerin ve ezilenlerin Türkiye’si. Kapı çaldığı zaman herkes kaygıyla kapıyı açıyor. Çünkü bu ülkede can güvenliği yoktur, mal güvenliği yoktur, basın özgürlüğü yoktur kişi özgürlüğü yoktur. Otobüste bile tekme atabilirsin. Bu kadar bölünen bir Türkiye hayra alamet değildir. Toplantı ve gösteri yapma hakkı o da yok ve en önemlisi devleti devlet yapan adalet yok. O nedenle işimiz zor. Bizim taşıdığımız bu kaygıları bütün dünya taşıyor. Onlar da soruyor; Ne olacak bu Türkiye’nin hali ve Türkiye dünyadan soyutlanıyor. Peki biz Cumhuriyet’i neden kurduk. Bugün Türkiye bu dünyanın dışında. Gittikçe Kuzey Kore’ye benziyoruz. Orada da bir diktatör var. bütün dünyadan soyutlanmış vaziyette kendi dünyalarını yaşıyor. bu çok tehlikeli gelişmedir. Diyorlar ki herkes bize düşman, Almanya, Fransa, Amerika, AB, Rusya, Japonya herkes düşman. Ben merak ediyorum peki Birleşmiş Milletler de mi bize düşman. BM açıklama yapıyor, onlar da aynı kaygıyı taşıyor. Türkiye’deki gelişmelerden endişe duyuyoruz diyor. Bunlar televizyon söylüyor mu hayır, gazeteler yazıyor mu hayır çünkü sansür uygulanıyor. BM bu kaygıyı niye dile getiriyor? Çünkü kendilerini BM’ye ihbar ettiler. İhbar eden Türkiye Cumhuriyeti hükümeti. Bizde darbe girişimi oldu 13 maddeyi askıya aldık. İki maddesi çok önemli, bir adil yargılama yapmayacağım. Türkiye’den adaleti kaldırıyoruz diyor. Tutulanlara insanı davranmak ister gözaltı ister hapiste olsun insani davranmayacağım diyor bunlara.”
“17 AĞUSTOS 2016 İTİBARİYLE HAPİSHANELERDE TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ SAYISI 214 BİNE ULAŞMIŞ”
Hapishanelerde 2002’de 60 bin kişi olduğunu, şimdi ise bunun tam dört kat arttığını bildiren Kılıçdaroğlu, “17 Ağustos 2016 itibariyle hapishanelerde tutuklu ve hükümlü sayısı 214 bine ulaşmış. 10 kişilik koğuşta 30 kişi kalıyor. 2 kişilik koğuşta 10 kişi kalıyor. Öğrenciler hapiste, binlerce suçsuz insan var hapiste sorgusuz sualsiz yatıyor. Üniversite hocaları, gazeteciler hapiste. Dünyada en çok gazeteciyi hapseden ülke Türkiye Cumhuriyeti. Dönüp millete diyeceğiz ki ‘bizde demokrasi var’ kimse inanmıyor. Er, erbaşlar, astsubaylar hapiste, erin, erbaşın ne günahı var öğrencilerin ne günahı var. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Onlara kalsa Türkiye’yi bu hale Cumhuriyet Halk Partisi getirdi. Evet mizah gibi geliyor ama öyle. Kendileri yönetiyorlar, kendileri oynuyorlar bir şey aksaklık olunca CHP niye itiraz ediyor. Bir yerde bir mağdur varsa zalimden ötürü baskı altındaysa ben zulmemi sahip çıkacağım mağdura mı sahip çıkacağım. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Türkiye’yi bu hale kim getirdi, iktidardakiler. Nasıl getirdiler. Üç terör örgütüne destek vererek getirdiler. Tek tek sayacağım. Eğer zulümden yana değilseniz, mazlumlardan yanaysanız, Cumhuriyet’ten yanaysanız bunları anlatmak hepimizin ortak görevidir" şeklinde konuştu.
“SEÇİMLE GELENİN SEÇİMLE GİDER AMA SEÇİMLE GELEN, ’BEN HUKUKUN ÜSTÜNDEYİM, BEN HER İSTEDİĞİMİ YAPARIM’ DİYEMEZ”
Belediye başkanları toplantısında yaptığı konuşmadan bir cümlesinin seçildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Seçimle gelen seçimle gider diye bir cümle kullandım. Vay efendim sen bunu nasıl söylersin, şunu mu söylememi bekliyordunuz; seçimle gelen darbeyle gider bunu mu söylememi istiyordunuz. Biz 15 Temmuz’a niye karşı çıktık. Ama onların kafası ters çalışıyor. Saraya bağımlı beyinleri. Demokrasilerde ana kural, seçimle gelenin seçimle gider ama seçimle gelen, ’Ben hukukun üstündeyim, ben her istediğimi yaparım’ diyemez. ’Ben savcıya gitmem, hakime gitmem, ifade vermem’ diyemez. Gidecektir, ifadesini verecektir, savunmasını yapacaktır. Hiç kimsenin yargılamanın dışındadır diye bir ayrıcalığı yoktur Türkiye’de. Hiç kimsenin böyle bir ayrıcalığı yoktur. Ben şahsen pek çok davada yargılanıyorum avukatım var, gerektiğinde giderim dilekçemi hazırlıyorum hakkımı savunuyorum. Yargıdan kaçmak değil, eğer yargı taraflı davranırsa hep beraber eleştiririz. Ama yargıdan kaçmamalıyız " değerlendirmesinde bulundu.