Antalya’da bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya Sanayici ve İşadamları Derneğinin (ANSİAD) bir otelde düzenlenen 16. Olağan Toplantısına katıldı. Kılıçdaroğlu, toplantıda öğretmen olan üyelere de 24 Kasım Öğretmenler Günü kapsamında çiçek takdim etti. Bir ülkenin geleceğini belirleyen en temel unsurun eğitim olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bir ülkeyi işgal edilmek isteniyorsa, o ülkeyi geri bırakmak isteniyorsa yapılacak tek şeyin eğim sistemini bozmak olduğu söyledi.
"Sorgulayıcı eğitim"
Türkiye’de ezberciliğe dayanan, sorgulama yapılmayan, hazıra konan bir eğitim sistemi olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, “Çocuğun hayatı testlerle geçiyor. Bir olayı sorgulamak, ayrıntılarıyla araştırma alışkanlığı terk edildi. Eğitimin özü insanoğlunun doğasında olan merakı uyandırması ve merak ettiği her şeyi sorgulamasıdır. Eğer sorgulayan bir eğitim kurgulamazsak Türkiye’nin çağdaş uygarlığa çıkamaz. Eğitimle çocuğun daha nitelikli kaliteli sorular sormasını sağlamalıyız. Biz, eğitimle çocuğun susmasını öngörüyoruz. ‘Sus konuşma, merak etme’. Bu anlayışlı değiştirmedikçe Türkiye’nin büyümeye kalkınmaya hakkının olmadığını düşünüyorum. Yapmamız gereken bu sistemi değiştirip, çağdaş uygarlığa ulaştırmaktır” dedi.
"Eğitim sistemi değişmeli"
Toplantıya gelmeden önce iki akademisyenle görüştüğünü ve hangi gerekçe ile üniversiteden atıldıklarını bilmediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “FETÖ ve hiçbir terör örgütü ile üyemiz yok, diyorlar. Sadece SES isimli sendikaya üyeyiz diyorlar. Ulaşılmayan bir yeri Çin’de bil ola ilim öğreneceksiniz diyorlar. Türkiye’de eğitim sistemini bozanlar, maalesef bu yüce değerlerden hareket eden insanlar değiller. İnsan aklın kullanılmadığı yerde eğitim olmaz. Eğitim sisteminin tepeden tırnağa değişmesi lazım. Bize koalisyon görüşmesi için geldiler. 5 maddemiz vardı bunları çözecekseniz görüşürüz, dedik biri eğitimdi. Milli Eğitim Bakanı ne iş yapıyor. Eğitim tepeden tırnağa sorunlarla dolu. Bu topraklar dünya uygarlığının beşiği, sanatın ve kültüründe aslında kaynağıdır. O sanat ve kültürü bilmek hepimizin ortak görevi olmalıdır. Bugün ülkeyi yönetenler bırakın sanatı yakın tarihi dahi bilmiyorlar. Yakın Cumhuriyet tarihini kastediyorum. Cumhuriyet tarihini bilmeyen insanların devleti yönettiği sürecin içindeyiz. İddia ediyorum, bunu her koşulda iddia etmeye hazırım. Cehaletin yönettiği bir Türkiye ortamındayız. Bilimin ve aklın değil, uygarlığın değil. Cehaletin yönettiği bir Türkiye ortamındayız. Umutsuzluğun temel kaynağı da budur” ifadelerine yer verdi.
"Karşı görüş olmayan toplum ilerlemez"
Eğitim konusunda çok dertli olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “7 kardeşiz biz, üniversiteyi bitiren sadece benim. Annem okuma yazma bilmezdi. Ama okudum kimin sayesinde CHP’ sayesinde onu, kuranların sayesinde. Bugün devletin en üst katlarına gelen insanlar o insanlara saygı duymuyorlar. İsimlerini nasıl sileriz bunun arayışı içindeler. Kendilerine o makamları hazırlayanlara ihanet ediyorlar. Bunun temelinde de çarpık eğitim yatıyor. Onlara verilen eğitim bu tabloyu ortaya çıkarıyor. Benim gibi düşünmeyeni ben affetmem. Onu cezalandırırım. Farklı düşünebiliyorsak bir toplumda o, toplum farklı düşüncenin getirdiği dinamizmle ilerler. Karşı görüş yoksa o toplum ilerlemez” diye konuştu.
"Anne eğitiminin önemi"
Çocuklara Atatürkçülüğün öğretilemediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, “Eğitim sistemi kültür sanat çok önemlidir. En yetenekli insanları yurt dışına gönderdik. Şimdi üstün yetenekli çocuklarımıza değer vermiyoruz ve o, değerlerimizi kullanamıyoruz. Bir toplumun kadınları eğitilirse toplumun kendi otomatikman eğitilir. Anne eğitimliyse toplum otomatikman eğitimlidir. Biz bu treni kaçırmış vaziyetteyiz. Eğer 10 yıl daha böyle giderse Türkiye Afrika ülkelerinin pozisyonuna gelecektir” diye konuştu.
"Dış politika milli olmalı"
Türkiye’nin dış politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin dış politikası tam felaket. Cumhuriyet tarihinin dış politikada en büyük yenilgisini yaşadığı süreci yaşıyoruz. Irak, Suriye, Libya, Mısır, İsrail, Rusya, AB yenildik. Hangisine bizim sözümüz geçti. Bir Başbakanımız vardı. ‘Kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin” derdi. Orta Doğu’da kabile şefleri Türkiye’ye meydan okudular. Sesi bile çıkmadı bunların. Süleyman şah Türbesi’ni kaçırmak zorunda kaldılar. Hangi dış politika, hangi öngörü, hangi hedef. Eğer onlar ismet İnönü’nün 1963 yılında Ankara Antlaşması’nı neden imzaladığını bilselerdi bu duruma düşmezlerdi. Cumhuriyetin tarihinin bilmeyen insanlar tarafından şu an Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetiliyor. Biz uygar dünyanın neden bir parçası olmak istiyoruz. Dış politikanın tepeden tırnağa değişmesi lazım. Maddelerimizden biride dış politikanın 180 derece değişmesiydi. Koalisyon görüşmeleri negatif sonuçlanınca açıklaması vardı. Davutoğlu’nun açıklaması vardı, ‘Dış politikada farklı düşünüyoruz’ diye. Dış politika milli olmak zorundadır. İktidarıyla muhalefetiyle. İlk kez milli değil. Kendi akıllarına göre dış politika oluşturdular. Kendi akıllarına göre Orta Doğu’ya hakim olacaklardı, Arap dünyası diz çökecekti. Hayal peşinde koştular. Türkiye’yi bu batağın içine soktular. O nedenle itidal çağrısı yaptım. Fırat Kalka’nında askerlerimiz öldürüldü. Öngörüsüz bir dış politikanın sonu budur. Kendine özgü bir dili vardır. En büyük tehlikede dış politikanın iç politikaya malzeme edilmesidir. Diploması boşuna oluşmadı. Ama bunların hiçbirisinden bunların haberi yok. Ülke yönetimini belediye yönetimi gibi görüyorlar, kapasiteleri bu kadar” dedi.
“Türkiye için ağır bir karar”
AB, Şangay 5’lisi hakkında da konuşan Kılıçdaroğlu, “Tam üyelik için ilk anlaşmayı rahmetli İsmet İnönü imzaladı. Bugün alınan kararla bu sürece farklı bir nokta koyduk. Avrupa Parlamentosu bir karar aldı ve ‘Askıya aldık’ diye. Türkiye için ağır bir karardır. Bunun düzeltilmesi lazım. Avrupa Türkiye’den vazgeçemez ama Türkiye’de Avrupa’dan vazgeçemez. Osmanlı aslında bir Avrupa devletidir. Batı uygarlığının bir parçasıdır. Biz batı uygarlığının bir parçasıyız. Ama bu şu anlama gelmemeli, sırtımızı Orta Doğu’ya dönelim, İran’ı hiç görmeyelim, İran’ı hiç görmeyelim hayır. Tam tersi. Dış politikalar ülkelerin çıkarları üzerine inşa edilir. Her tarafla dost iyi ilişkiler kuracağız. Irak’ta Maliki ile görüştüm. Şunu söyledi, önümüzdeki on yıl içinde Irak 500 milyar dolarlık yatırım yapacak. Bunları Türk müteahhitler yapacağız dedi. Biz otobanları açıyoruz, siz pencereden girmeye çalışıyorsunuz, dedi. Bizim iç işlerimize neden karışıyorsunuz, dedi. Haklı mı haklı. Irak’ta da kaybettik. Ağır yanıtlar veriyorlar. Benim ağrıma gidiyor” dedi.
“Hayal peşinde koşuyorlar”
Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: “Şangay 5’lisi, dikta yönetimlerinin olduğu bir sürecin içine Türkiye’yi mi sürükleyecekler. Buna izin vermeyiz. Bir kişi bile kalsak, buna izin vermeyiz. Türkiye’nin yönünü çevirdiği uygar dünyadan kimse alı koyamaz. Bunun mücadelesini yaparız. Ölümüne yaparız. Bizim çocuklarımıza taahhüdümüz var. Uygar bir Türkiye’de yaşamalarını isterim. Öyle birileri kalkacak, oy çokluğuyla biz bunları yaptık,bunları yapacağız, el kaldırdık, indirdik o kadar kolay değil. Bunun mücadelesini yaparız. Bu bizim görevimiz. O nedenle hayal peşinde koşuyorlar. Hayalleriyle ne kadar idare ederlerse etsinler.”
“Anayasa değişikliği”
CHP lideri Kılıçdaroğlu “Anayasa değişikliği olacak mı? Başkanlık sistemi gelecek mi?” şeklindeki bir soruyu ise şu şekilde yanıtladı: “Devlet Bey’e bağlı. Şunu söyledim; başkanlık sistemi Türkiye’nin bölünmesine, parçalanmasına yol açar. Başkanlık sistemini savunan bir de içerde bir kişi var; Abdullah Öcalan. Arzu edenler İmralı notlarını açıp okurlar. Neden illa başkanlık neden? Hangi gerekçeyle? Şu sözü kimse unutmasın, Gaziantep konuşması, ‘400 milletvekili verin bu iş bitsin’. Bu sözün ne anlama geldiğini ben de çok iyi biliyorum, siz de biliyorsunuz. Ben nasıl düşünüyorsam Sayın Bahçeli’nin de düşünmesi lazım. Ben tek başına sorumlu değilim. Hepimizin, özellikle parti başkanlarının sorumluluğu var. Siz Türkiye’yi bir kişiye teslim ederseniz Türkiye’nin geleceğini karartırsınız. Örnek mi; Almanlar Hitler’e teslim etti, sadece Almanya’yı değil bütün dünyayı kana buladı. Ya ertesi gün savaş ilan ederse ne yapacaksınız? Onun çocukları mı askerlik yapacak? Hayır. Ankara’da oturanlardan hangisinin çocukları orada askerlik yapıyor? Yoksul halk çocukları orada.”