Kurban Ritüeli
İnsanlık tarihi kadar eski olan ve kimi toplumlarda katliam boyutlarına ulaşan kurban ritüeli, son derece katı bir yaptırım gücüne sahiptir. Çeşitli kaynaklarca, dilimizde yer alan kurban sözcüğünün aslının İbranice "korban" olduğunu, Aramice aracılığıyla Arapçaya geçtiğini belirlenmiştir. Kök itibarıyla yakınlaşma, akrabalık kurma anlamını içerir.
Kurban sözcüğünün ,İslamiyetin Türkler arasında yayılmaya başladığı 9. ve 10. yy'larda Türk boyları arasında da kullanılmaya başlandığı görülür. İslamiyet öncesi Türk boylarında hangi sözcükle karşılandığı konusunda görüş birliği ise henüz bulunamamıştır. Altay şamanizmine bağlı olarak kurban ayininin genel adı “üstüğü” yani semadaki (gökteki) yaşayan ruh içindir. Kurban edilen nesneye ise “parılgı” denilmekteydi.
Etnolojik yaklaşımla kurban , dinsel ya da kutsal amaçlarla sembolik bir sunumun yok edilmesini içeren, verme eylemidir. Ve yiyecek yada içecek türünden olan kurban objesini sunmak ya da teklif etmekten ibaret de olabilir. Özetle Tanrının lütfunu kazanmak için O'na sunulan bir armağandır kurban!. Kefaret teorisi, işlenmiş bir suç ya da günahın bedelini ödeme ya da zarara uğrayanın gönlünü alma amacıyla onun ölümünü sembolize edecek hayvanları kurban etmeye dayandırılır. Bazı kültlerde ibadetin önemli bir bölümünü teşkil eden kurban, doğaüstü alana giren kudretlerle barışıklığı sağlamak, onların verdiklerine teşekkür etmek ya da onlardan bir şeyler istemek için sunulur.
Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan kanı, pek çok ortak yönlerin bulunmasına karşın kurban, pratiğinin uygulandığı hemen her toplumda amaçlar ve biçimler genellikle benzerlikler göstermektedir.
Kurban, başlangıçta insanların kendilerini sevdirmek için önceleri doğaüstüne, ardından insanüstü tanrılara sundukları armağanlardır . Giderek tanrılar yücelip insanlardan uzaklaşmışlar ama insanlar onlara hediye verme gereksinimini sürdürmüşlerdir. Böylece zamanlar içinde kutsallaştırılmış kurban sunma geleneklerine geçirilmiştir. Bundan sonraki basamakla, insanın Tanrı’ya ait olduğu düşüncesi gelişmiş ve uzun bir zaman dilimi içinde basit armağanların yerini, insanın bizzat kendisini kurban olarak sunmasına geçilmiştir.
İnsanın kurban olarak sunulduğu dönemden önce yada sonra ortaya çıktığı konusu kesin olmamakla birlikte, farklı toplumlarda çeşitli doğaüstü güç veya güçlere parmak, el, kol, kulak, penis gibi organların vücuttan koparılarak kurban objesi olarak sunulduğu uygulamalar da vardır. Ana Tanrıça Kybele'ye rahiplerin ve sıradan insanların penislerini sunmaları, Aztekler’de diri diri insanların yüreklerinin sökülerek Kuş Tüylü Tanrı'ya armağan edilmesi, çeşitli Amerika, Afrika, Avustralya yerlileri ile Asya etnik grupları arasında sık görülen kurban uygulamalarıdır. Ve ötedenberi uygulanan bazı kurban ritüelleri ise şöyledir:
MÖ. 4000 ile 2000 yılları arasında bugünkü Güney Irak’ta, bilinen ilk sistemli yönetimi kuran ve kendinden sonraki birçok medeniyete etki eden Sümerler’de kurban ritüelleri, “Ziggurat” adı verilen tapınaklarda gerçekleşirdi. Kişisel kurban ritüellerinde genellikle, ekmek, şarap, tereyağı, bal, tuz gibi yiyecekler kutsal mekandaki Tanrı heykelinin önüne konuluyor, kurban edilen hayvanın sağ ayağı ve böbrekleri kızartılarak Tanrıya sözde ikram ediliyordu. Bu nedenle de bir sığır öldürülüyor onun diğer kısımları törene katılanlar arasında paylaşılıyordu.
MÖ. 17 yüzyılda Anadolu’nun ilk merkezi gücü olan, ‘’bin tanrılı halk’’ olarak da adlandırılan Hititler için bayramlar önemli bir yer tutmaktaydı. Ve kurban sunumları için çok katı kuralları bulunmaktaydı. Ülkenin ilk meyveleri, bir yaşını aşmış hayvanları, yiyecek ve içeceklerin de ilklerinin sunulması gerekiyordu. Pis olarak kabul ettikleri domuz ve köpeği kurban olarak pek tercih etmiyorlardı o süreçte de…. Kurban için tercih edilen hayvanlar genellikle öküz, koyun ve keçiydi. Tanrılar için seçilen hayvanların kusursuz ve iyi durumda olmaları gerekirdi. Hititlerde kan akıtmak önemliydi, bazı kültürlerde görülen yakarak kurban etme yerine, hayvanların boğazları kesilerek kurban ritüeli yerine getirilmekteydi.
Antik Yunan’da Hititler’den farklı olarak kurban için seçilen hayvan kan akıtılarak değil, belli parçaları ya da tamamı yakılarak tanrılara sunulurdu. Çok sayıda olan tanrı ve tanrıçaların her biri için belirlenmiş evcil hayvanlar, yabani hayvanlar, kuşlar hatta balıklardan oluşan kurbanlar da sunulurdu. Genellikle, ‘’Gök’’ ile alakalı tanrılar için az tüylenmiş, yeraltı ve öte dünya tanrıları için ise siyah renkli kurbanlar tercih edilirdi. Bir kadının doğurganlığını artırması için toprak tanrıçasına tohum saçması ve savaş tanrısına kömür sunması gerekirdi.
M.S. 1697’lerde Meksika’nın güneydoğusunda binlerce yıl varlığını sürdüren Maya uygarlığının , kurban ritüellerinde insan kurban edilmesi 12. yüzyılda başladı. Mayalar kurban ritüelini esirlerine uygularlardı. Bu ritüelde, alınmış esirlerden birinde olağandışı bir durum görülürse, o esirin boynuna kutsal olduğuna inanılan pamuk bir ip bağlanıp, bir yıl süresince tüm istekleri yerine getirilerek yaşatılırdı. Sonunda vücudu gül yağı ile ovulduktan sonra Ay Tapınağı’nda rahip tarafından kalbi çıkarılırdı. Ve rahip, bu kalp üzerine elini koyup dua ederek halkı kutsardı.
Mayalar gibi Azteklerde Amerika kıtasında büyük bir uygarlık kurmuş ve Mayaları bile gölgede bırakacak şekilde kurban ritüelleri gerçekleştirmişlerdir. Geleneğe göre ilk doğan çocuk veya onun yerine satın alınan bir kölenin kurban edilmesi gerekmekteydi.. Bazı bayramlarında ise Tanrı bedenlerinin ekmek gibi ortaklaşa yenmesini temsil eden uygulamada, insan olan kurbanlığın eti ve kanı hamura karıştırılarak tapınanlarca yeniliyordu. Azteklerde ise insan kurbanın temelinde Tanrı’ya sunulan insan bedenin paylaşılarak topluca yenilme esası vardı. Vedizm’de ise kurban, tanrıların besini olarak algılanmıştı.
Son olarak şunu söyleyelim: İbrani soyundan gelen İbrahim’in oğlunu Tanrı ile pazalık sonucunda O’na armağan etme söylencesi, kurban konusundaki en yaygın olan söylencedir. Önce Sümer kayıtlarında, sonra Tevrat ile Kur’an ayetlerinde önemli bir kurban ritüeli olarak işlenmiş, ancak çağdaş ve çok yönlü sorgulamalar sonucunda pek de inanılırlığının olmadığında birleşilmiştir.
Hele ki yetişen yeni kuşak için, yılın belli bir gününde milyonlarca hayvanın inanç adına boğazlanması ve de buna bayram tanımlanması akla yakın gelmemektedir. Ve bazı bölgelerde, bu katliamların işkenceye dönüştürülerek uygulanması da ayrı bir sorgulama potasıdır.
Bütün bu bilgiler ışığında bayramınız kutlu olsun! Fakat, bunu bir hayvanı boğazlayarak değil, muhtemel bedelini yoksullara bağışlayarak yapmanız koşuluyla…