İlkokulda bize; “ Din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılmasına laiklik denir.” Diye öğrettiler. Fakat laikliğin; birey, toplum ve devlet için ne anlama geldiğini tam anlamıyla çoğumuz öğrenememiştik elbet!.
Laikliği, çocukken bize öğretmiş oldukları biçimiyle o cümlenin içine sıkıştırdık ve bu konunun üzerine düşünüp tam anlamıyla özümseyemedik uzun yıllar… Durum böyle olunca, uyurgezer bir şekilde yaşamaya ve kopyala yapıştır kültürünü başa sar, tekrarla modunda hayatımızı sürdürmeye çaba gösterdik!
Yalnızca laikliği değil, bulunduğumuz toplumda bireysel haklarımızın neler olduğunu, haklarımızın nerede başladığı ve nerede sonlandığını dahi öğrenemedik. Çünkü, alışılagelmiş ve sürekli kendini tekrarlayan davranış modelinin içine sıkışıp bir türlü çıkamadık.
Bu kısır döngüden kurtulamamamızın en büyük nedeni ise; sorgulamayan, araştırmayan, düşündüğünün üstüne yeni düşünceler üretmeyen ve ezbere yaşamı benimsemiş insan modeli olmamızdı.
Bu gerçekliğin derine inildiğinde ise; ezbere yaşamın otomasyon hale geldiğini ve kişinin bu döngüyü fark edeceği güne kadar, aynı sahneleri kendisine sürekli yaşatacağı gerçeğiydi.
Evet! Aklımızda asılı duran laikliğin özeleştirisi kısaca budur!
Gelelim, konumuz olan laikliğin asıl anlamına… Yani ne demektir laiklik?
Laiklik kavramı, Ortaçağ’a girişle birlikte, dinsel ve siyasal ilişkilerde en çok tartışılan konu haline gelmişti. Bu tartışmalar içinde “laiklik” bir siyasal iktidar yapısı olarak ortaya çıkmış ve siyasal iktidarların ekseninde fakat dinsel olmayan yeni bir yapının yeni kurallara göre düzenlenmemesi gerektiğini söyleyen kişilerce “laiklik” kavramı ortaya atılmıştır. Özetle Laiklik, siyasal iktidar ile inanç ilişkilerini biçimlendiren bir sistemdir. Daha açık söylersek siyasal iktidarın, dinsel kurallara göre yönlendirilmemesi ve dinsel emirlere bağlı bulunmaması anlamına geldiğini somut olarak söyleyebiliriz.
Kısaca laiklik; Devletin, vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumdaki azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi demektir.
Devletin inanç konusunda taraf tutması bu sistemle ortadan kalkmaktadır. Amacı ise, tamamen toplumdaki inanç özgürlüklerini korumaktır.
Şimdi de laikliği dört konuda açıklayalım.
Genel anlamı: Din ve devlet işlerini ayıran, dinin kesinlikle devlet işlerine karışmasını istemeyen kişi, toplum ya da devlet sistemidir.
Felsefi anlamı: İnancın yerine, aklın egemenliğini kabul etmesidir
Hukuksal anlamda: Her düşüncedeki toplum bireylerinin, yasalar karşısında eşit olması ve güvenliğidir.
Siyasi Anlamı: Siyasal iktidarı, dinsel ve otoriteden arındırıp bağımsız hale getirmesidir. Yani laiklik; dinsel otoritelerin, siyasal iktidar üzerindeki kontrolüne ve sınırlayıcılığına son vermiş, dinsel ve siyasal yapının birbirinden tamamen ayrılmasına yol açmıştır. Böylece toplumda kişilerin dinsel inançları her ne olursa olsun, devlet tarafından “ laiklik sistemi” tarafından koruma altına alınmıştır.
Laik siyasal sistemin nitelikleri:
* Laik düzenlerde “devlet dini” söz konusu olamaz. Kişilerin din açısından eşitlik kuralı vardır.
*Laik bir siyasal sistemde, devletin yasal, toplumsal ve siyasal yapının dinsel kurallara uygun olması zorunluluğu söz konusu değildir.
* Kişilere dinsel inanç özgürlüğünün tanınması, laik sistemin zorunlu bir sonucudur.
* Devlet, kişilere dinsel inançları ne olursa olsun, onları açıklayıp yaymak, eğitimini yapmasına izin vermek hatta güven altına almak, dinsel inançlarına uygun ibadeti uygulamasına fırsat tanımak, örgütlenmek haklarına kavuşturmak ve bu hakların kullanımı ile ilgili yasal düzenlemelerde dinsel inancın türüne göre ayrım yapmamak zorundadır.
* Laik sistemde “din” kamu hizmeti olarak kabul edilemez. Devlet bir cemaatin dinsel gereksinimlerine yönelik çalışamaz ve kişilerin dinsel inançlarına uygun davranabilme haklarını güvence altına almakla yükümlüdür.
* Laik bir siyasal yapının varlığı, devletin din özgürlüğü tanıması ile de gerçekleşmiş olamaz. Din özgürlüğü soyut bir kavramdır. Bu sebeple devlet bunun somut geçerliliğini sağlamakla yükümlüdür. Farklı dinlerin kendilerini ifadesini engellemeden ancak birbirlerine kurabilecekleri baskıyı engelleyici düzenlemelere gidilmelidir. Böylelikle özgürlüklerden doğan hakların kullanılabilme olanakları sağlanmalıdır ve güvenceye bağlanmalıdır. Aynı zamanda devlet, özgürlüklerle ilgili olarak herkese eşit oranda etken olmak , dinamik davranmak, özgürlüklerden doğan hakları sınırlayıcı biçimde hukuka aykırı eylemleri engellemek zorundadır.
Kısaca laiklik sistemde, dinsel yani Tanrısal (soyut kavram) kavram üzerinden yönetilemeyeceğini daha açık seçik anlatmaya özen gösterdim. Burada akla dayalı ve insanların inançları her ne olursa olsun korumakla yükümlü olan bir sistemden yani devletten (siyasal- iktidar)söz ediyoruz.
Ülkemizde şu an itibariyle uygulanan laik sistemi, burada anlattığım ifadeler ile karşılaştırabilirisiniz. Asıl olması gereken laiklik ve ülkemizde yaşanan laikliğin kavram karmaşası konusundaki farklılıklarını, yalnızca aklınızla değil yüreğinizle de düşünmelisiniz. Çünkü akıl bazen yanlışlıklar yapabilir, fakat yüreğiniz asla!...
Aklınızla ve mantığınızla bu satırları okuduğunuzda gerçeği olduğu gibi görme şansınızın yükseleceğini sanıyorum! Ve siyasal iktidarın, ülkemizi hangi sistem ile yönetmeye çalıştığını da, sanırım artık daha somut olarak görebileceksiniz. Ki, bu ülkede yaşadığınıza göre olanları doğru tespit etmeniz yararınızadır. Çünkü yaşadığınız hayat sizindir!