AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Merkez Yürütme Kurulu toplantısında ele alınan konulara ilişkin bilgi verdi. CHP’nin OHAL’e karşı oturma eylemine ilişkin konuşan Ünal, “Yine her zaman olduğu gibi hem CHP Genel Başkanı hem de sözcüleri parmaklarını sallayarak, tehdit ve hakaret içeren, artık alışılagelmiş rutin hakaretlerini, yalanlarını sıraladılar” diye konuştu.
“HDP milletvekilleri Selahattin Demirtaş’ı 7’kez ziyaret ederken, CHP milletvekillerinin 17 kez ziyaret etmiş”
CHP’nin OHAL’e karşı yaptıkları oturma eyleminde dikkat çeken hususları ifade eden Mahir Ünal, “İstanbul İl Başkanının konuşmasında tutuklu milletvekilleri için ‘rehin’ ifadesini kullanması, CHP Genel Başkan Yardımcısının Deniz Gezmiş ve Selahattin Demirtaş benzetmesi. HDP milletvekilleri Selahattin Demirtaş’ı 7’kez ziyaret ederken, CHP milletvekillerinin 17 kez ziyaret etmiş olmaları ve HDP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’na Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etmesi konusundaki teklifleri... Aslında bütün bunlar anlaşılabilir ve izah edilebilir hususlar. Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun parka ve postal giydiği günleri de yad etmesini de buraya eklemek gerekiyor” şeklinde konuştu.
Marksist-Leninist örgütlerin HDP ile bağlantılarından bahseden ve terör örgütlerinin ortak özelliğinin ise Marksist-Leninist örgütler olduklarını ve Stalinist yöntemleri kullandıklarının görüleceğini söyleyen Mahir Ünal, “Bu örgütlerin sorunların çözümünü siyaset olarak değil, silahlı mücadele olarak gördüklerini, bu yüzden bütün dünyada terör örgütü olarak nitelendirildiklerini biliyoruz. Burada yeni olan şey, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin yeni Marksist-Leninist angajmanlarıdır. Yani CHP’nin HDP ile olan, CHP’nin PYD ile PKK ile PKK ile DHKP-C ile ortak angajmanlarını bizim doğru anlayabilmemiz ve İstanbul İl Başkanının HDP ağzı ile rehin alınma ifadesini kullanmasını ya da CHP Genel başkan yardımcısının Deniz Gezmiş-Selahattin Demirtaş özdeşimini oluşturması. Burada bir noktada geriye gitmek lazım, bir şeyi unutmayalım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinden geldiği geleneğin 1974 yılında, parkalı ve postallı arkadaşlarının biliyorsunuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na nasıl karşı çıktıklarını, ‘yaşısın bağımsız, birleşik Kıbrıs’ diye slogan attıklarını o dönemde rahmetli Ecevit ve Erbakan’a nasıl karşı çıktıklarını da biliyoruz. Biz Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin Atatürk ile ve CHP geleneği ile bağını kopardığını söylerken kastımız budur” ifadelerini kullandı.
Marksist-Leninist yapıdan yerli ve milli duruş beklemenin hayal olacağını kaydeden Ünal, “CHP’nin eylemlerini, protestolarını, sisteme, devlete karşı duruşunu, yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti Devletine dönük pozisyonunu, kutsallara, değerlere karşı aldığı tavrı ve açıklamaları da buradan okumak gerekir” açıklamasında bulundu.
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin tek bir eleştirisini duymamışsınızdır”
Amerika, Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye karşı yaptıkları ortak harekata karşı Türkiye’nin destek verdiğini kaydeden Mahir Ünal, “Ama bu bizim ABD’nin YPG-PYD ile işbirliğini onayladığımız anlamına gelmiyor. Biz Suriye’de çözüme destek veren her türlü eylemin yananda olduğumuzu, çözüme katkı sunmayan eylemlerin de karşısında olduğumuzu hep ifade ettik. Diktatör oğlu diktatör olan ve Suriye’de 1 milyondan fazla insanı kimyasal veya konvansiyonel silahla katletmiş olan, 6 milyondan fazla insanı mülteci durumuna düşüren, bir dönem ‘ben değişeceğim, reform yapacağım’ diyerek bizimle yakınlaşan ve halkına silah sıktığını görünce mesafe koyduğumuz ve karşı durduğumuz ve sonra CHP’nin elini sıktığı Eset’e dönük bugüne kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin tek bir eleştirisini duymamışsınızdır. Ama aynı Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının her 2 yılda bir seçime girmiş ve milli tarafından teveccüh görmüş Cumhurbaşkanımıza ve meşru hükümetimize dönük her türlü hakareti, yalanı, ağza alınmayacak hakaretleri bir alışkanlık haline getirdiğini görürsünüz. Bu durumun Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin karakteristik özelliğinden kaynaklandığını söylemeden geçemeyeceğim” dedi.
“Bununla ilgili çok titiz bir çalışma yürütüyoruz”
Uyum yasaları ile ilgili 13 Nisan’da Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında bir toplantı yapıldığını hatırlatan ve 19 Nisan’da da Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında bir toplantı gerçekleştirileceğini kaydeden Ünal, bu zamana kadar yapılan çalışmaların bir değerlendirmesinin yapılmasından sonra uyum yasalarının süratli bir şekilde TBMM sürecinin başlatılacağını kaydetti.
Uyum yasalarının TBMM’ye sevk edilmeden önce MHP ile ortak bir çalışma yapılıp yapılmayacağı konusunun sorulması üzerine Ünal, “MHP ile birlikte oluşturduğumuz Milli Mutabakat Komisyonu ittifak yasası ile ilgili AK Parti ve MHP bünyesindeki komisyonların çalışmalarını değerlendirdi ve Anayasa Komisyonuna havale edildi, sonra da Genel Kurulda bu yasalaştırıldı. Şimdi yine aynı şekilde hem seçim sistemine dönük, yani seçime dönük bazı yeni düzenlemeler hem yürütmenin şekline dönük hem kamu personeli, ama burada üst bürokrasiye dönük bir çalışma yürütülüyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tamamen yeni bir bürokrasinin oluşması, yeni bir idari sistemin oluşması, yeni teamüllerin oluşması anlamına geliyor. Bununla ilgili çok titiz bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışma tamamlandıktan sonra tekrar Milli Mutabakat Komisyonunda ortak çalışmayı müteakip TBMM’ye gönderilecek” diye konuştu.
100 bin imza ile adaylık konusuna ilişkin konuşan Ünal, “Bizim genel temayülümüz, cumhurbaşkanı adayı olan kişinin aynı zamanda milletvekili adayı olmaması yönünde. Yine genel temayülümüz 100 bin imza için noterlerin değil YSK’nın ilçelerde ve illerde bu konuda sorumluluk üstlenip genel bir çalışma yapması yönünde” dedi.
“Ağır bir Erdoğanfobia yaşıyor”
Temel Karamollaoğlu’nın AK Parti ve iktidara yönelik eleştirilerinin sorulması üzerine Ünal, “Bunları değerlendirmeye değer görmüyorum. Bu yapılan değerlendirmeler daha çok bir spekülasyon oluşturmak ve yeni tartışma alanı oluşturmak ve bunlar üzerinden de siyasal bir konum oluşturmak üzere bu dil ve söylem görülüyor. Bunlar Temel Karamollaoğlu’nun kendi siyasi değerlendirmeleridir” açıklamasında bulundu.
Kılıçdaroğlu’nun döviz kurlarındaki dalgalanmanın dış güçler tarafından yapılmadığı yönündeki ifadesinin hatırlatılması üzerine Mahir Ünal, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun dili ve söylemi çok açık ve net Türkiye karşıtı dil ve söylem. Buradaki temel sorun şu, Kılıçdaroğlu ağır bir Erdoğanfobia yaşıyor. Bu Erdoğanfobia’nın geldiği nokta Erdoğan düşmanlığı, Erdoğan korkusu onda Türkiye düşmanlığına dönüşmüş durumda. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün kurumlarının meşruiyetini tartışmalı hale getiren Kılıçdaroğlu’nun ‘Türkiye’ye yatırım yapmayın’ demesini de gayet normal karşılıyorum. Bu yıkıcı söylem bir muhalefet değil, açık bir düşmanlık şekilde kendisini gösteriyor. Siyasette muhalefet olur ama milli meselelerde mutabakat olur. Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı muhalefet değil, milli meselelerde de hiçbir zaman mutabakat içinde olduğu hiçbir zaman görülmemiştir” ifadelerini kullandı.
Derya Yetim