Kasımpaşa Teknik Direktörü Mustafa Denizli, verdiği özel röportajında hedeflerinden, yapmak istedikerinden bahsetti.
Mustafa Denizli, Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak istediğini de dile getirdi.
İşte Mustafa Denizli'nin Türkiye Gazetesi'nden Hasan Sarıçiçek'e verdiğ röportaj...
Benim için ikinci ve üçüncü olmak her zaman başarısızlıktır, daima büyük düşünürüm. Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak isterim. Ancak bu bir süreçtir. Bu manada paylaşacağım en önemli anım ise Kasımpaşa'daki başarım olabilir. Bu, 100 yıllık kulübü Avrupa'da yarıştıracağım, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kariyer, yaşanmamış başarıları yaşamak, yaşanmışları tekrarlamaktır. Süper Lig'de bizim de içinde olduğumuz 8 takım şampiyonluk mücadelesi veriyor, bu harika. Kasımpaşa'ya geldiğimin ikinci haftası 'Şampiyon 26. haftada belli olur, son 4 haftaya 4 puan farkla girersek, şampiyonuz' dedim. Bu görüşüm hâlâ devam ediyor. Bu yarışları çok yaşamış biriyim, futbolcuların hedeflerini büyütmek ve inançlarını güçlendirmek için buradayım.
Terim ve Güneş...
Rekabet olmazsa mücadelenin anlamı da olmaz. Fatih Terim ve Şenol Güneş çok değerli rakiplerim ama yakın dostlarım, tıpkı Abdullah Avcı gibi. Bizim yarışıyor olmamız, lige kalite katar, bizden bir şey alıp götürmez. Kasımpaşa Kulübü olarak mükemmel bir tesise sahibiz. Burada, beni mutlu eden olağanüstü bir ortam mevcut, kendimi şanslı hissediyorum... G.Saray'da 2. defa göreve gelmiştim, bu uzun süreli olmadı, oranın şartları farklıydı. Hani bir şarkı var ya "Gel ne çektiğimi bir de bana sor' diye. Ardından bana heyecan veren Kasımpaşa'ya geldim. Sözleşmem sezon sonuna kadar ama ucu açık. Niye bir senelik kontrat yapıyorum? Eğer kulübüm benden memnunsa o zaman oturur şartları olgunlaştırmak kaydıyla sözleşmeyi uzatırsınız. Değilse zorlamanın manası yok.
Maziyi çöpe attım
Evimde futbolculuk ve teknik adamlık hayatımdan tek bir kare ne fotoğraf, ne görüntü ne de yazı var. Hepsini çöpe attım. Bunu, çok sevip saydığım bir ağabeyimin kendisiyle ilgili gıyabında konuşulanları duyduğumda o kadar çok üzüldüm ki, eve gider gitmez hakkımda yazılmış ve söylenmiş ne varsa çöpe attım. Çocuklarıma ve torunlarıma bir şey göstererek kendimi ve yaptıklarımı anlatmak yerine unutulmayacak işler yapmayı prensip edindim. Bunu yaparsan unutulmaz olunur diye düşündüm. Gençlere de tavsiyem bu; "Büyük düşün büyük ol, dünde takılıp kalma!"
İlk ders!
İnsan hata yapmaktan değil ders almamaktan korkmalı. Genç takımdayken Kıbrıs Şehitleri caddesini 5 dakikada geçiyordum. A Takım'a yükseldim, 16 gol attım, İzmir'in gündemine oturdum ve aynı caddeyi 1,5 saatte geçmeye başladım. "Bakın oldum işte" diye karşılarına dikildim ve dağıldım, 6 ay kayıp. Aynı caddeyi yine 5 dakikada geçmeye başladım. Bu, hayattan aldığım, dünle ilgili gibi görünse de yarın adına da en büyük ders oldu benim için.''
Canlı tarihim
"Nereden nereye? Türkiye'de futbolun başladığı yerden bugüne bütün dönemlerini yaşayan biriyim. Üç şehirde oynanan bir lig vardı, adına 'Millî Lig' diyorlardı, 5 takım İzmir, 5 takım Ankara ve 6 takım İstanbul'dan. Bu başlangıç noktamızdı. Sonra 1965-66'da coğrafya olarak futbolu Türkiye'ye yayan 2. Lig kuruldu. Ben, 1965'te, 15 yaşında Altay'a geldim ve tarihinin en uzun süre (16 yıl) oynayan futbolcusu olarak ayrıldım.
Yabancı, kulübede oturtulmaz!
"Yabancı oyuncu sınırsız olmalı. Ancak transfer ediyorsanız da mutlaka oynamalı, kulübede oturtmak doğru değil"
Yabancı kısıtlanmasından yana değilim, sayı ne olursa olsun, sen yetiştirirsen yabancı sıkıntı olmaz. Ancak kulübeye yabancı transfer etmek doğru değil. Transfer ediyorsanız mutlaka oynamalı. Ayrıca Türkiye 80 milyonluk ülke, her bir milyonundan bir oyuncu çıkarırsanız, senede 80 üst düzey futbolcu eder ve yabancıya ihtiyaç kalmaz. Zaten kabiliyet varsa hiç kimse yükselişine mâni olamaz. Ancak uluslararası mücadele başka. Orada yarışıyorsanız şartları siz değil karşı taraf belirler. Onlarla rekabet edecek kadro mühendisliğini iyi yapmalısınız.
Futbolcu sermayedir!
Kulüpler niye batakta? Sebebi belli, sözleşmeler, yanlış transfer politikası... Oysa futbolcular kulüplerin sermayesi, onlarla yapılacak sözleşme çok önemli. Kulüpler ciddi paralar ödediği futbolcuyu süre sonunda daha yüksek bir değerle satabiliyorsa o zaman kulüp de ülke de futbol da kaybetmez. Bizde bunun tersi oluyor. Fransa, İspanya, İtalya, İngiltere ise bunu yapıyor. Yabancı futbolcular da o ülkeler dururken bizi tercih ediyorsa sebebi bu.
U21'den oyuncu çıkmaz
U21'e inanmıyorum! Bin futbolcu içinden belki üç oyuncu ya çıkar ya çıkmaz, o emeğe yazık. O yaşa gelmiş bir futbolcu, A Takım'a yükselmemişse zaten ondan bir şey olmaz! Kulüpler yanlış yapıyor, o yüzden oyuncu üretilemiyor. TFF'nin yol göstermesi lazım. Altyapının sistem olarak değişmesi lazım. Altyapıdan yetişen biri olarak söylüyorum bunu.
FUTBOLDAN İNCİLER
Bu ülkede sorgulandım!
İsterim ki, benim futbolcum donanımlı olsun. Ne var ki, millî takımı yurt dışında müzikale, müzeye götürdüm diye sorgulandım. Kültürün nesi suç?
Diagne de Eren de golcü
Diagne golcü çok verimli bir ilk yarı yaşadı, gollere devam etmeli. Ligde sezona iyi başlamamış olsalar da Eren de, Slimani de iyi golcüler.
Yılmaz Vural futbolun rengi
Futbol iyi, güzel ve şovdur. Bu manada can arkadaşım Yılmaz Vural futbolun rengi ve heyecanı. Gittiği her takıma hava katar.
En çok golcüler tenkit edilir
Kornerden en fazla gol atan futbolcuyum, hocalıkta 13-14 kupam var. Bu oyunun bana öğrettiği şu. Futbolda en çok eleştirilenler; golcüler ve kaleciler. O yüzden anneler ve babalar çocuklarının orta saha olmasını isterler.
Acaba hangisi?
Üç büyük takımadki şampiyonlukların hepsinden ayrı haz aldım. Sokakta yürürken biri gelip boynuma sarılıyor "Hocam bizi şampiyon yaptın" diye. Acaba hangi takımın taraftarı diye bakıyorum.
Bizimkiler daha iyi!
Hakem sonuca tesir etmemek kaydıyla hata yapabilir. Yabancı hakemler öyle hatalar yapıyor ki, birini bizimkiler yapsa hakemlikleri biter.
Hayatı okuyarak kazanamazsınız
Üniversitelerde 'tecrübe' diye bir bilim dalı yok. Niçin? Çünkü, hayatı okuyarak kazanamazsınız, bazı şeyler yaşayarak öğrenilir. Benim mesleğim, yönetme sanatıdır, başarımın sırrı da burada.
VAR sistemi iyi ki var!
Futbolun konuşulan konularının en başında hakem geliyor, kararları bazen bir saat tartışılıyor. Bunun yerine futbol konuşulsa oyun gelişir. Cüneyt Hoca (Çakır) ile VAR sistemi gelmeden çok önce bu konuyu konuştum, olması gerektiğini söyledi ve haklıydı, doğru olan bu. Bir an için aleyhimize de olsa, bu. Kayserispor'a karşı bize verilen penaltıda oyun devam etti, VAR itiraz etti. VAR, hata olmaz denilen bir sistem değil görülmeyenlerin görülmesi ve adaletin temini için var. Burada önemli olan üç insanın, VAR sisteminin başına oturup farklı açılardan pozisyonu değerlendirmeleri.
Aşkım, gururum, heyecanım
Galatasaray, Altay gibi hayatımdaki iki köşe taşından biri, 8,5 yılım geçmiş; biri futbolcu, 3'ü antrenör ve 4,5 yılı da teknik direktör olarak. İlkleri burada yaşadım; antrenörlükte bana güven duyan, inanan, yönetme şansını ve sorumluluğunu veren, onur duyduğum ilk camia Galatasaray. Beşiktaş çocukluk aşkım. F.Bahçe ise bana her zaman heyecan veren kulüp. Beşiktaş'ı çocukluğumda müthiş takip ediyordum. Altay'da oynarken bir gün deplasmana geldiğimizde Şeref Stadı'nda antrenman yapmak durumunda kaldık. O büyük taraftar kitlesine sahip takımın tesislerini görünce yıkıldım. Altay'ın imkânlarının daha iyi olduğunu anladım. Yoksa İstanbul'a çok önceleri gelebilirdim.
Türkiye'de futbol ortamının çok gerildiği ve rekabetin yoğun olduğu bir ortamda üç büyük kulüpte şampiyonluk yaşayan tek teknik adam olmak benim adıma bir başarı. Ancak daha önemlisi bu camialarda kabul görmektir ki, o camialarda muhakkak muhalif sesler çıkar, çıkacaktır. Bu da tabiidir. Bunları aşıp buralarda görev yapmak, üç büyük camiada da kabul görmek, benim hayatımın en değerli yıllarını teşkil ediyor. Bunun futbol adına önemli bir mesaj olduğunu düşünüyorum.
Statlarımız harika ama futbolda geri kaldık
Futbol oynadığım yıllarda her takımın tesisi yoktu, bugün en düşük bütçeli kulüplerde dahi mevcut. Statlarda insana insan muamelesi yapılmıyordu, seyircinin biletli yerinde oturamadığı ilkel bir dönemdi. Son on senede Türkiye'nin her yerinde insanın bütün ihtiyacını karşılayabildiği statlara kavuştuk. Bu değişen şartları çok önemsiyorum. Şimdi imkânlar harika ancak futbol, futbolcu, yönetebildiğiniz grup psikolojisi ve taraftar konusunda ilerleme kaydedemedik. Bu, beni çok üzüyor.
Mustafa Denizli, Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak istediğini de dile getirdi.
İşte Mustafa Denizli'nin Türkiye Gazetesi'nden Hasan Sarıçiçek'e verdiğ röportaj...
Benim için ikinci ve üçüncü olmak her zaman başarısızlıktır, daima büyük düşünürüm. Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak isterim. Ancak bu bir süreçtir. Bu manada paylaşacağım en önemli anım ise Kasımpaşa'daki başarım olabilir. Bu, 100 yıllık kulübü Avrupa'da yarıştıracağım, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kariyer, yaşanmamış başarıları yaşamak, yaşanmışları tekrarlamaktır. Süper Lig'de bizim de içinde olduğumuz 8 takım şampiyonluk mücadelesi veriyor, bu harika. Kasımpaşa'ya geldiğimin ikinci haftası 'Şampiyon 26. haftada belli olur, son 4 haftaya 4 puan farkla girersek, şampiyonuz' dedim. Bu görüşüm hâlâ devam ediyor. Bu yarışları çok yaşamış biriyim, futbolcuların hedeflerini büyütmek ve inançlarını güçlendirmek için buradayım.
Terim ve Güneş...
Rekabet olmazsa mücadelenin anlamı da olmaz. Fatih Terim ve Şenol Güneş çok değerli rakiplerim ama yakın dostlarım, tıpkı Abdullah Avcı gibi. Bizim yarışıyor olmamız, lige kalite katar, bizden bir şey alıp götürmez. Kasımpaşa Kulübü olarak mükemmel bir tesise sahibiz. Burada, beni mutlu eden olağanüstü bir ortam mevcut, kendimi şanslı hissediyorum... G.Saray'da 2. defa göreve gelmiştim, bu uzun süreli olmadı, oranın şartları farklıydı. Hani bir şarkı var ya "Gel ne çektiğimi bir de bana sor' diye. Ardından bana heyecan veren Kasımpaşa'ya geldim. Sözleşmem sezon sonuna kadar ama ucu açık. Niye bir senelik kontrat yapıyorum? Eğer kulübüm benden memnunsa o zaman oturur şartları olgunlaştırmak kaydıyla sözleşmeyi uzatırsınız. Değilse zorlamanın manası yok.
Maziyi çöpe attım
Evimde futbolculuk ve teknik adamlık hayatımdan tek bir kare ne fotoğraf, ne görüntü ne de yazı var. Hepsini çöpe attım. Bunu, çok sevip saydığım bir ağabeyimin kendisiyle ilgili gıyabında konuşulanları duyduğumda o kadar çok üzüldüm ki, eve gider gitmez hakkımda yazılmış ve söylenmiş ne varsa çöpe attım. Çocuklarıma ve torunlarıma bir şey göstererek kendimi ve yaptıklarımı anlatmak yerine unutulmayacak işler yapmayı prensip edindim. Bunu yaparsan unutulmaz olunur diye düşündüm. Gençlere de tavsiyem bu; "Büyük düşün büyük ol, dünde takılıp kalma!"
İlk ders!
İnsan hata yapmaktan değil ders almamaktan korkmalı. Genç takımdayken Kıbrıs Şehitleri caddesini 5 dakikada geçiyordum. A Takım'a yükseldim, 16 gol attım, İzmir'in gündemine oturdum ve aynı caddeyi 1,5 saatte geçmeye başladım. "Bakın oldum işte" diye karşılarına dikildim ve dağıldım, 6 ay kayıp. Aynı caddeyi yine 5 dakikada geçmeye başladım. Bu, hayattan aldığım, dünle ilgili gibi görünse de yarın adına da en büyük ders oldu benim için.''
Canlı tarihim
"Nereden nereye? Türkiye'de futbolun başladığı yerden bugüne bütün dönemlerini yaşayan biriyim. Üç şehirde oynanan bir lig vardı, adına 'Millî Lig' diyorlardı, 5 takım İzmir, 5 takım Ankara ve 6 takım İstanbul'dan. Bu başlangıç noktamızdı. Sonra 1965-66'da coğrafya olarak futbolu Türkiye'ye yayan 2. Lig kuruldu. Ben, 1965'te, 15 yaşında Altay'a geldim ve tarihinin en uzun süre (16 yıl) oynayan futbolcusu olarak ayrıldım.
Yabancı, kulübede oturtulmaz!
"Yabancı oyuncu sınırsız olmalı. Ancak transfer ediyorsanız da mutlaka oynamalı, kulübede oturtmak doğru değil"
Yabancı kısıtlanmasından yana değilim, sayı ne olursa olsun, sen yetiştirirsen yabancı sıkıntı olmaz. Ancak kulübeye yabancı transfer etmek doğru değil. Transfer ediyorsanız mutlaka oynamalı. Ayrıca Türkiye 80 milyonluk ülke, her bir milyonundan bir oyuncu çıkarırsanız, senede 80 üst düzey futbolcu eder ve yabancıya ihtiyaç kalmaz. Zaten kabiliyet varsa hiç kimse yükselişine mâni olamaz. Ancak uluslararası mücadele başka. Orada yarışıyorsanız şartları siz değil karşı taraf belirler. Onlarla rekabet edecek kadro mühendisliğini iyi yapmalısınız.
Futbolcu sermayedir!
Kulüpler niye batakta? Sebebi belli, sözleşmeler, yanlış transfer politikası... Oysa futbolcular kulüplerin sermayesi, onlarla yapılacak sözleşme çok önemli. Kulüpler ciddi paralar ödediği futbolcuyu süre sonunda daha yüksek bir değerle satabiliyorsa o zaman kulüp de ülke de futbol da kaybetmez. Bizde bunun tersi oluyor. Fransa, İspanya, İtalya, İngiltere ise bunu yapıyor. Yabancı futbolcular da o ülkeler dururken bizi tercih ediyorsa sebebi bu.
U21'den oyuncu çıkmaz
U21'e inanmıyorum! Bin futbolcu içinden belki üç oyuncu ya çıkar ya çıkmaz, o emeğe yazık. O yaşa gelmiş bir futbolcu, A Takım'a yükselmemişse zaten ondan bir şey olmaz! Kulüpler yanlış yapıyor, o yüzden oyuncu üretilemiyor. TFF'nin yol göstermesi lazım. Altyapının sistem olarak değişmesi lazım. Altyapıdan yetişen biri olarak söylüyorum bunu.
FUTBOLDAN İNCİLER
Bu ülkede sorgulandım!
İsterim ki, benim futbolcum donanımlı olsun. Ne var ki, millî takımı yurt dışında müzikale, müzeye götürdüm diye sorgulandım. Kültürün nesi suç?
Diagne de Eren de golcü
Diagne golcü çok verimli bir ilk yarı yaşadı, gollere devam etmeli. Ligde sezona iyi başlamamış olsalar da Eren de, Slimani de iyi golcüler.
Yılmaz Vural futbolun rengi
Futbol iyi, güzel ve şovdur. Bu manada can arkadaşım Yılmaz Vural futbolun rengi ve heyecanı. Gittiği her takıma hava katar.
En çok golcüler tenkit edilir
Kornerden en fazla gol atan futbolcuyum, hocalıkta 13-14 kupam var. Bu oyunun bana öğrettiği şu. Futbolda en çok eleştirilenler; golcüler ve kaleciler. O yüzden anneler ve babalar çocuklarının orta saha olmasını isterler.
Acaba hangisi?
Üç büyük takımadki şampiyonlukların hepsinden ayrı haz aldım. Sokakta yürürken biri gelip boynuma sarılıyor "Hocam bizi şampiyon yaptın" diye. Acaba hangi takımın taraftarı diye bakıyorum.
Bizimkiler daha iyi!
Hakem sonuca tesir etmemek kaydıyla hata yapabilir. Yabancı hakemler öyle hatalar yapıyor ki, birini bizimkiler yapsa hakemlikleri biter.
Hayatı okuyarak kazanamazsınız
Üniversitelerde 'tecrübe' diye bir bilim dalı yok. Niçin? Çünkü, hayatı okuyarak kazanamazsınız, bazı şeyler yaşayarak öğrenilir. Benim mesleğim, yönetme sanatıdır, başarımın sırrı da burada.
VAR sistemi iyi ki var!
Futbolun konuşulan konularının en başında hakem geliyor, kararları bazen bir saat tartışılıyor. Bunun yerine futbol konuşulsa oyun gelişir. Cüneyt Hoca (Çakır) ile VAR sistemi gelmeden çok önce bu konuyu konuştum, olması gerektiğini söyledi ve haklıydı, doğru olan bu. Bir an için aleyhimize de olsa, bu. Kayserispor'a karşı bize verilen penaltıda oyun devam etti, VAR itiraz etti. VAR, hata olmaz denilen bir sistem değil görülmeyenlerin görülmesi ve adaletin temini için var. Burada önemli olan üç insanın, VAR sisteminin başına oturup farklı açılardan pozisyonu değerlendirmeleri.
Aşkım, gururum, heyecanım
Galatasaray, Altay gibi hayatımdaki iki köşe taşından biri, 8,5 yılım geçmiş; biri futbolcu, 3'ü antrenör ve 4,5 yılı da teknik direktör olarak. İlkleri burada yaşadım; antrenörlükte bana güven duyan, inanan, yönetme şansını ve sorumluluğunu veren, onur duyduğum ilk camia Galatasaray. Beşiktaş çocukluk aşkım. F.Bahçe ise bana her zaman heyecan veren kulüp. Beşiktaş'ı çocukluğumda müthiş takip ediyordum. Altay'da oynarken bir gün deplasmana geldiğimizde Şeref Stadı'nda antrenman yapmak durumunda kaldık. O büyük taraftar kitlesine sahip takımın tesislerini görünce yıkıldım. Altay'ın imkânlarının daha iyi olduğunu anladım. Yoksa İstanbul'a çok önceleri gelebilirdim.
Türkiye'de futbol ortamının çok gerildiği ve rekabetin yoğun olduğu bir ortamda üç büyük kulüpte şampiyonluk yaşayan tek teknik adam olmak benim adıma bir başarı. Ancak daha önemlisi bu camialarda kabul görmektir ki, o camialarda muhakkak muhalif sesler çıkar, çıkacaktır. Bu da tabiidir. Bunları aşıp buralarda görev yapmak, üç büyük camiada da kabul görmek, benim hayatımın en değerli yıllarını teşkil ediyor. Bunun futbol adına önemli bir mesaj olduğunu düşünüyorum.
Statlarımız harika ama futbolda geri kaldık
Futbol oynadığım yıllarda her takımın tesisi yoktu, bugün en düşük bütçeli kulüplerde dahi mevcut. Statlarda insana insan muamelesi yapılmıyordu, seyircinin biletli yerinde oturamadığı ilkel bir dönemdi. Son on senede Türkiye'nin her yerinde insanın bütün ihtiyacını karşılayabildiği statlara kavuştuk. Bu değişen şartları çok önemsiyorum. Şimdi imkânlar harika ancak futbol, futbolcu, yönetebildiğiniz grup psikolojisi ve taraftar konusunda ilerleme kaydedemedik. Bu, beni çok üzüyor.