Özellikle Türklerin, Müslümanlığı (Arap kültürüNÜ) kabul etmesiyle birlikte, kadının yeri ve kimliği iyice dejenere olmuş ve sekteye uğramıştır. Ve böylece kadın, kendini ifade edeceği alanlarını kısıtlamış ve dişil enerjisini bastırma eğilimine girmiştir o süreçten beri…. Türk kadını, Arap kültürünün sınırlayıcı ve kadını önemsemeyen yapısına zamanla boyun eğmiş ve ataerkil bir kültürün ağırlığı altında ezilerek; kendini kurban bilincine sokmuştur. İlerleyen yıllarda ise varolan kendi değerini yadsırken, doğan çocuklara da bu alışkanlıkları ve tutumları aşılamış oldu ister istemez! Ve zamanla kendi değerini unutup ataerkil bir yapıda eril enerjisini ön plana çıkartıp, dişil özelliklerini reddetme ya da unutma eğilimine giriverdi. Çünkü bulunduğu toplum; cinsel, akılsal ya da yaratıcılık anlamında kadını baskılıyor ve bir anlamda da yok sayıyordu.Şimdi gelin Türk kadının asıl yerini ve değerini gösteren yaşanmışlığını ve unuttuğu kendi geçmişini birlikte yeniden hatırlayalım!..Tarihte Türk kadınının yeri ve önemi:O dönemdeki mevcut inançlarına göre Türk kadını, çağlardan buyana kutsal kabul edilmiş ve gökyüzünün 7 kat üstünde Gök Tengri’in yanında olduğuna inanılmıştır. Ayrıca Bozkurt destanında da Türk soyunu devam ettirecek ve çocukları koruyan, emziren dişi bir Bozkurttur o.... Bu Bozkurt ise, Ergenekon Destanında Türklere yol gösteren dişi kurt “Asena”dır. Türk toplum yapısı anaerkil ağırlıklı bir yapıya sahipti. Kadınlar da erkekler gibi aynı haklara sahipti. Kadınlar, devletin yönetiminde olup, Toy meclisinde hakanın yanında yer alır ve söz sahibi olurlardı. Bunun en büyük örneği de Tomris Hatun’dur.Tomris Hatun, eşi öldükten sonra, yönetimin başına geçmiştir. Gerekçesi de Pers hükümdarı Kirus’un, Tomris Hatun’un oğlunu öldürüp,Türk topraklarına zorla girmesi idi... Asıl amacı ise Tomris Hatun’u kendisiyle evlenmeye mecbur bırakmaktı! Bu olaylar üzerine Tomris Hatun, Büyük kısmı kadın okçulardan oluşan bir ordu kurarak Kirus’un üzerine yürümüş ve onu yenilgiye uğratmıştır.Bir diğer özellik ise, Türk milleti kadın ve erkeğiyle birlikte savaşçı bir yapıya sahip olmasıdır. Savaşlarda kadınlar erkeklerinin yanında olmuşlardır hep…. Kadının korkusuz ve cesaretli olmasına en güzel örnek de Tomris Hatun’dur. İslamiyet öncesi varlığı bilinen “Bacılar Teşkilatı”, bu cesur ve savaşçı kadınlardan kurulmuş ve uzun yıllar varlığını sürdürmüştür.Bacılar Teşkilatı:Türk kültürünün henüz bozulmadığı ilk dönemlerde erkekler uzaklarda savaşırken, kent ile yurttaşları korumak için kendileri tarafından bir araya getirilen ve tüm üyeleri tamamen kadınlardan oluşan polis-jandarma teşkilatı oluşturulmuştur.Arap gezgini İbni Batuta, Türk Bacılar teşkilatındaki kadınları gördüğünde:“Burada çok tuhaf bir hale şahit oldum. O tuhaf hal, Türkler’in kadınları baş tacı yapmış olmaları ve saygı göstermeleridir. Bu kadınların kıymet derecesi erkeklerden bile daha üstün!” Diyerek, kendi toplumundaki kadınları Türk kadınlarıyla kıyaslamış ve de çok şaşırmıştır. Aynı zamanda kadının güreşçi oldukları da, ilk kez Türk kültüründe görülmüştür. Buna örnek, örneğin Banu Çiçek’tir. Onun, kadın güreşçilerin içindeki en güçlüsü olduğu bilinir ve sırtını hiç kimsenin yere getiremediği söylenir. Çanakkale ve kurtuluş savaşında Türk kadınlarının keskin nişancılardan oluşan bir kısmı, düşmanlara da korku salmıştır. Bu kadınlardan biri Nezahat Onbaşı’dır. Kendisine sonraları, meclis tarafından “İstiklal madalyası” verilen ilk kişidir.Görüldüğü üzere, Türk kadının yeri ve önemi Müslümanlığa (Arap kültürüne)geçilince azalmaya ve yok olmaya yüz tutmuştur. İslamiyetin kabulü ile başlayan Arap kültüründe yaşanan çok eşlilik, Türk kadınını eşya gibi görülmesine de neden olmuştur. Ve İslamiyet anlayışı zaman içersinde çok eşliliği de Türk kadınına zorla kabul ettirmiştir. Arap kültüründeki yani İslamiyet deki, Tanrının erkeği kadından üstün gördüğü ve ona itaat etmesi gerektiği savında olan bir dine inandırılmıştır.Ataerkil sistemden dolayı Türk kadını, büyük bir asimilasyona uğramıştır. Zaman içinde bilinçsiz ve eğitimsiz olunca da kendi değerini ve önemini unutup, teslimiyetçi bir yapıya bürünmüştür. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk, kadınlar için yeniden erkekler ile eşit haklarda kullanacağı kanunlar getirtmiştir. Böylece Kadın yeniden kendine güvenini kucaklamış ve unuttuğu değerleri hatırlamaya başlamıştır. Fakat o dönemde İslam kültürünün etkisinde kalan birçok kadın da, kendini eğitememiş alıştıkları örf-adet ve gelenekler yoluyla yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Şimdi bu bilgilerden sonra gözlerimizi bugünkü dünyaya ve Türkiye’ye çevirelim. Dünyaya baktığımızda genelde daha kültürlü ve modern kadınların daha çok Avrupa ülkelerinde olduğunu görürüz. Gözlerimizi Ortadoğu’ya çevirdiğimiz de ise, kendi adına konuşamayan, eğitimsiz, cahil, erkeğe bağımlı ve insan yerine konmayan kadın kimliği görürüz. Gözlerimizi Türkiye’ye çevirdiğimiz de ise, Hem modern hem de bağnaz, eğitimsiz, arap kültürüyle beslenen kadın modellerinin karmasını görürüz. Bu kadınlar sorgulamayan, araştırmayan sadece ataları tarafından öğretilmiş inançları yaşayarak hayatlarına devam ederler. Modern kısım ise, kendini akılcılık, bilim, sanat, felsefe ve birçok geliştiren kavramlar ile eğitmeye devam etmekteler. Bu kadınlar ise; Sorgulayan, araştıran, farkındalık yaratan, üreten bir bilinç yapısına sahiptir.Evet! Dünya büyük bir değişimden geçmekte… Bu değişim dalgası her şeyi etkisi altına almış durumda. Eskiye ait ne varsa bitmekte ve tekrarlayan tarihin kendisini de yok etmektedir. Şimdi konunun içeriğine baktığımızda kadının dişil enerjisinin yeniden kucaklanması ve kullanması gereken bir çağdayız. Peki! kadın bunu nasıl yapacak? Elbette bunu dişil enerjisine sahip çıkarak yapacak! O halde gelin dişil ve eril enerjinin ne olduğunu görelim.Dişil-Eril enerji:Dişi ve eril enerji hem kadında hem de erkekte olan bir enerjidir. Asırlardır dişi gücü baskılanmış olan kadın, eril enerjisini daha çok kullanarak doğasına aykırı olan, ezilmiş, değersiz ve kurban rolünü oynayarak kendi güçlü yaratıcı enerjisi olan “dişi” gücünü reddedip bastırmayı seçmiştir.Dişi enerji: Sezgisel, içe dönük duyguların farkındalığı, empati gücü, süreç odaklı, besleyen, üretken, yaratıcı ve akılcıdır.Dişil enerji de, bireyi içeriye çeken bir akış vardır. Eril ise dışa akan bir enerjidir. Eril akar, koşar, eyleme geçer ve planlar organize eder… Kadın, eril enerjisini daha aktif hale getirmişse, bu genellikle dışarı akar ve eril enerji onunla birleşemez. Yani dişil enerji içe alır, eril enerji dışa akar. Fizikoşimik sistem böyle çalışmaktadır. Kadının eril enerjisi hep aktifse, kendine hep dişil enerjisi yüksek olan erkekleri çeker… Erkek içinde durum aynıdır. Onun da dişil özellikleri aktifse eril karakterli güçlü kadınları çekecektir. Yani bu da içsel bir dengesizliktir. O yüzden topluma baktığınızda erkelerin çoğu baskın karakterli eril enerjiye sahip kadınlar ile birliktedirler. Bunun sebebini yukarıda anlatmıştım. Yani kadının doğasına uymayan dinsel baskılar ve bu innç kültürünün, kadının enerjisinin akmasına ve bunu dengelemesine engel olmasıdır.Konuya kaldığımız yerden devam edelim…Dişil enerji derken, seksilik den bahsetmiyorum. Dişil enerji, kendi merkezini bilen, yaratıcı, üretkenliğini kullanan, merkezinde durup kendisine geleni seçen, ve sevgiyle kabulü ile onu onore eden ve de takdir eden demektir. Esneklik, hoşgörü, sevgi yaymak ve üretici olmak dişi enerjiyi yükseltir. Ayrıca savaşmak, kontrol etmek, sertleşmek, mücadele etmek de eril enerjiyi yükseltir.Artık tüm dünyanın kadın (dişi) enerjisinin yükselmesine ihtiyacı vardır. Kadınların dişil enerjisini, erkeklerin de eril enerjisini kucaklaması ve kabul etmeleri demek, dengenin yeniden dünyaya hakim olması demektir. Asırlardır eril enerji (ataerkil)dünyayı kaosa, savaşlara, sefalete, açlığa, güç hırsına, para tutkusuna ve dünyaya hakim olma arzusuna sürüklemektedir ve halen de bu konu artış göstermektedir.Kadın ya da erkek olmak bir üstünlük değildir. Aksine her iki bütünlüğün el ele vermesi ve bir birine saygı, anlayış göstermesi gerekir. Şimdi sevgili kadınlar, siz erkek değilsiniz. Evet! Asırlardır gücünüzü ve değerinizi hiçe sayan kültür ile baskılandınız fakat şu an ki dönem artık bunun olması istenmiyor. Yaşanan bu çağ sizin kendi dişil gücünüzü tekrar elinize almanızı ve kullanmanızı istiyor. Kendinizi onurlandırın. Erkeklere, sisteme, kültüre kızmayın! Onlar sadece dünya sahnesinde yaşanan sürekli tekrarlardı. Şimdi tekrarlayan tarihi bitirecek olan sizin dişil gücünüzdür. Eril enerjiyi de kabul edin, fakat dişil enerjiniz sizin doğanızdır. Doğanız olandan ayrı düşmeyin artık… Cinselliğiniz olan yaşam enerjinizin önünü açın, nehir gibi aksın ve tüm baskılanmış blokaj altındaki enerjileri şifalayıp iyileştirsin. Ayıp, günah yoktur! Bunlar sana öğretilen ataerkil inanç yapısının değerleridir yalnızca... Özetle sen, kendin ol artık! Çünkü sen kadınsın ve çok değerli bir yaratıcısın asla unutma! Dişiliğini kabul et ve kullan ki, Tanrıça senin aracılığınla dünyayı onurlandırsın.
Tanrıça İnzivadan Döndü!..
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.