Türkiye’nin Doğuşu: 19 Mayıs
Kim neden, niçin ve nasıl derse desin kıymeti harbiyesi yoktur!
Yoktur, çünkü 19 Mayıs sembol manada büyük Önder’in nasıl doğum günü ise, aynı zamanda da bu kutlu tarih, yurdumuzun yeniden varoluş günüdür.
Bu Türklüğün doğuşu anlamında değil, ayağa kalkışıdır elbet! Ve yıkılmış koca bir imparatorluğun küllerinden oluşmuş öyle bir destansı varoluştur ki, sahip olduğu asil kandır başkaldırıştaki belirleyicisi…Çünkü kazanılan zafer, cehaletin hamasi söylemleriyle değil; bilimin, öngörünün ve azmin gücüyle elde edilmiştir. Özetle Türk Milleti, bir ırk mücadelesi içinde olmamış; emperyalizmin tezgahlarını bozma külfetiyle kazanmıştır bu zaferini! Ki, sömürgen çok sayıdaki güçlü devletleri akıl almaz biçimde alt ederek ulaşmıştır bu sonuca…
Yıllar yılı sömürülen ve kanları emilerek emekleri gasbedilen bir çok millete de örnek olmuştur bu büyük mücadele… Bu nedenle 19 Mayıs; ilk ışık ve gerçekten çok büyük ve zorlu bir mücadelenin ilk adımı ve ilk sabahıdır! Sonrasındaki kazanımlar ise, zaten bu yüce millete özgü bir azmin eseridir.
1990’lı yıllarda yazdığım ve İstanbul’daki bazı sahnelerde lise öğrencileri tarafından canlandırılarak sahnelenen “… Ve Seslendi Anadolu” adlı oratoryamın, bu kutlu gün nedeniyle şu ara parçasını sizlere sunmayı görev sayıyorum bugün... Çünkü şiirsiz milli bayram olmaz! Bu güzel ve ebedi bayramınızı kutlayarak, sözü oratoryamdaki Ulu Önderin Samsun kıyılarına doğru yol alış serüvenini anlatan kısmındaki mısralarıma bırakıyorum:
……………………
İçinde mavi gözlü bir dev vardı Bandırma’nın
Gözlerinde bir umut, derinlerinde bir hal
Samsun’a kanat çırpan kartal gibiydi
Adı Mustafa Kemal!
Sıkıntılı, bulanık, kaygılarla dolu günlerdi...
Millet savaştan savaşa yorgun
Toprakları kuşatansa bir kara yastı
Bandırma vapuru bata çıka yol alıyordu Karadeniz’de
Yıl bin dokuz yüz on dokuz
Aylardan Mayıs’tı
Kıyılarda çiçekler açmadaydı
Ve çığlık çığlığaydı martılar
Şafak söküyor
Yüksek tepelerdeki karlar eriyordu
Tomurcuklar boy atıyordu dal uçlarında
Ve arılar oğul veriyordu
Sanki tören geçişindeydi Bandırma vapuru
Onurlu yüküyle göğsü kabarmış
Bir asker gibi uygun adımlarla ilerliyordu
Ve bir iskele, bir sancak
Anadolu topraklarına baharı müjdeliyordu
Ve selam veriyordu kıyıdaki taşlara ağaçlara...
Sahilde kurt kuş selama durmuştu o geçerken
Dalgalar şen-şakrak türküler yakıyordu
Ve gökyüzünde yanıp sönen yıldızlardan
Işıl ışıl bir zafer müjdesi akıyordu
*
Kaygılıydı fakat
Yarınlardan umutluydu Mustafa Kemal
Güverteye çıkıp kulak verdi sahildeki senfoniye
Bir başınaydı
O sırada tanrıcıl bir uğultu yayıldı göklerden
Sancılı fakat gür sözler yükseldi derinlerden
Yarın boydan boya ışıklanacak ülke
Yarın gökler baştan başa bulutsuz
Bu yurdun bir ucundan diğer ucuna
Kalmayacak umutsuz
Vapur yaşlıydı yeterince...
Güvertesinin demirleri çürümüş
Bordasının boyaları dökülmüştü
Azledilmiş komutanlar gibiydi
Ve sanki omuzundan apoletler sökülmüştü
Süvari İsmail Hakkı geldi o sırada yanına
Selamlaştılar...
İkisinden başka güverte in-cindi
Süvari ulu komutana bakıp söylendi:
“Yalnız kalmışsınız paşam!”
“Yalnız değilim aslında...” dedi ulu komutan
Sonra devamla:
“Yüreğimdeki orduyla beraberim...
Ve elbetki yurdumla!”
Süvari meraklanıp yeniden sordu:
“Nasıl başarıyorsunuz yalnız kalmamayı?”
“Düşünce yoluyla sayın Durusu...
Hiçbir an yoktur ki edilsin heder
İnsanda eğer bir hedef varsa
Gelecek mutlaka yoldaşlık eder!”
“Peki” dedi Süvari İsmail Hakkı:
“Bunca karanlıkta sürer mi yaşam,
Nasıl görünüyor yarınlar paşam?”
Gözleri ufuklardaydı Mustafa Kemal’in
Dedi ki: “Gereklilik haktır hem de ezeldir
Kıyas etmek bile yaraşır değil
Yarınlar her zaman dünden güzeldir!”
*
Göz göze gelmişlerdi...
Daha bir merakla sordu Süvari
“Yani, umut var mı diyorsunuz?
Mustafa Kemal, ötelere bakarken söylendi:
“Evet, siz de bilirsiniz ki...
‘Dağ ne kadar yüce olsa, yol üstünden aşar’
Ve her şey ölümlüdür bu yeryüzünde
Fakat umut hep yaşar!”
Baş tarafta serince esmedeydi karayel...
Süvari bir daha sordu:
“Ya yedi düvel?”
Anlamıştı büyük komutan...
Ve sanki kulakları yırtan
Şu sözleri sıraladı:
“Yedi düvel...
Olmuş yedi başlı ejderha
Ve bu yurdu yıkmak için
Gelmişler aynı safa
Gelmişlerse de bilmiyorlar ki...
Çok sessiz ve sakindir Anadolu insanı
Fakat tepesi atmasın bir defa!”
Kış bahara ermeyince
Vakti saat gelmeyince
Kahır nedir kimse bilmez
Esareti görmeyince
: “Çok haklısınız” diye söylendi İsmail Hakkı
“Düşünce engindir ve ‘olmaz’ olmaz
Erken kalkan yol alır’
Halka sevdalanan yollarda kalmaz!”
Mustafa Kemal’in gözleri şimşeklendi:
“Tasalanma” dedi “ey ulu kaptan
Elbet ki hayalden bir gerçek doğmaz
Fakat varoluşun bir koşuludur
Yurt olmayınca hiçbir şey olmaz!
(Y.Y.)
NOT: 21 ve 22 Mayıs günleri Kocaeli Kitap Fuarındaki B 109 Oneol standında kitaplarımı imzalamayı sürdüreceğim. Okurlarımın onur katmalarını diliyorum.