Usta Yazar Aziz Nesin'in Ukdesi

Yüksel YAZICI

                                                       Usta Yazar Aziz Nesin’in Ukdesi

Bugün  bilgisayarın başına oturduğumda, daha tuşlara tık etmeden aklıma geldi ve yıllarca gizli kalmış olan bir olayı  daha çok  gecikmeden size nakletmenin doğru olacağını düşündüm. Ki, yaşanmış olan bu olay; geçen ay yayınlanmış   ve yaklaşık 50 yıllık bir anılar yumağını içeren kitabımda da yer bulmuştu kendine… İşte onu özetleyerek size nakletmeye çalışacağım bugün!

Ukde, Arapça kökenli bir sözcüktür ve  insanın içinde amaç edip sakladığı ya da dert ettiği şey ya da şeyler demektir. Ve hemen hemen her insanın, gerçekleşmesini istediği ya da  çeşitli nedenlerle içinde büyüttüğü  ve fakat o amaca ulaşamadığı da bir kaçınılmaz  gerçektir.

Hatta bazı zayıf karakterli insanlarda bu ukde öylesine  büyür ve genişler ki, gün gelir yüreğine sığmaz olur ve sükutu hayale uğrayarak şoklar bile geçirebilir. Kimi insan ise,  içsel gayretlerle dayanma gücünü yükselterek; o konuda karşısına gelecek olan tüm olumsuzluklara hazırlıklı olur ve direnmeyi başarır.

İşte böyle bir ukde, yazın çevresinde “Büyük Usta”  olarak bilinen  ve gerçekten olağanüstü düşün insanlarımızdan biri olan rahmetli Aziz Nesin’in içinde de vardı. Zaman zaman bunu dile getirdiyse de, aramızdan ayrılışı sonrası hakkında çok şey yazılmasına karşın; onun bu ukdesinden söz eden olmadı hiç! Ya da ben fark edip tanık olamadım!

Büyük Usta’nın bu istemi, sesli düşünceye ve hatta tasarıya bile dönüşmüştü aslında… Fakat kısmet olmadı! Eğer kısmet olsaydı, yalnız bizim ülkemizde değil, tüm dünya devletleri ve halkları arasında da çok önemli bir etkisi olacaktı. İşte sır gibi gizli kalmış olan Büyük Usta’nın bu ukdesini dilimizin elverdiğince açalım ve biraz da bunun önemine değinelim.        

İnsanlık tarihinin karanlık sayfalarından biri olan  ve Sivas’taki şeriatçı militanlarca ateşe verilen Madımak Oteli olayı üzerinden geçen kısa bir süre sonra Aziz Nesin, gördüğü tedaviler sonucu şifa bularak yeniden sevenleri arasına katılmıştı. O süreçte, uzun yıllardır genel başkanı bulunduğu Türkiye Yazarlar Sendikası’nın çalışma ofisi ve lokali, Fındıklı’daki setin hemen üzerinde  bir binadaydı bulunmaktaydı.

Geçen o  sıcak ve acı günlerin de etkisiyle yazarlar ve şairler zaman zaman sendikanın geniş lokalinde daha sıkça bir araya gelmekteydiler o süreçlerde... Yine böyle bir gündü ve sekiz-on kişilik bir masada  usta yazar Aziz Nesin, yaşadığı o acı olayı ve artık tasarı haline dönüştürdüğü ukdesini aklımda kalanlara göre şöyle anlatıyordu yanındakilere:

“Günümüzde birçok ülke ve ulusa yaklaşmakta olan zifiri bir karanlık var ve büyük bir hızla ilerlemekte… Bu karanlık, çağdaş insan düşüncesine ve uygarlığa karşı olan fundamentalismdir!”

O masanın çevresinde benim gibi bir rastlantı sonucu  yer alarak oturmuş bulunan genç yazarlardan biri, araya girerek soruyor:

“İlk kez duyuyorum bu terimi… Ne anlama geliyor başkanım?”

Düşüncelerine ara verip, genç yazarı şöyle yanıtlıyor Büyük Usta:

“Açıklıyayım… Fundamentalism, Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sırasında ABD’de gelişen Protestan kökenli bir tanrıbilimsel akımdır! Bu akımın kökeni, 1910-1918 yılları arasında, hristiyanlığın temel öğretilerine ilişkin broşürlerin yayımlanmasına dayanır. Fundamentalism, kutsal yazıların yalnızca sözsel  esine dayanan gerici anlayıştır ve  kutsal saydıkları metinlerin sözcüğü sözcüğüne anlamını aynen  kabul eder. Yani bilimsel ya da tarihsel tüm yorumlara karşı çıkar ve yaratımcılık’a dayanır. Bu akım, doğduğu yıllarda modernizmin çok yoğun eleştirileriyle karşılaştı ve 1925 yılında bir devlet okulunda Darwin’in  evrim öğretisini okutan Tennessee’li bir ilkokul öğretmenine karşı açılan dava sırasında, dünya genelinde bir  tartışmaya neden oldu. Özetle söylersek fundamentalism; inançların iyice radikalleşmesi, gelişmelerin ve uygarlığın terk edilip, ilkelliğe yani çağdışılığa dönülme hareketidir.”

Biraz durduktan sonra, anlatmasını sürdürüyor du  Aziz Nesin:

“İşte arkadaşlar, dünyamızı ve realitemizi bekleyen büyük tehlike budur! Ve benim, çoktan beridir düşünüp içimde sakladığım bir amacım var. Daha doğrusu bir ukde! Bu ukde de şu… Tüm dünya ülkelerinin özellikle din önderlerine  yazılar yazıp, onlarla birlikte karşıt görüşlü ileri beyinlerin de katılımlarının sağlanacağı bir ‘Fundametalism Sempozyumu’ düzenlemek! Böylesine görkemli sempozyum sonrası da, fundamenatlismin yayılmacılığı ile tehlikelerini gözler önüne sererek; insan hakları evrensel beyannamesi gibi bir manifestoyu tüm uluslara ve inançlı kesimlere ilan etmek! İşte dünyamızın vardığı bu noktada gördüğüm böyle bir toplantının gerekliliğidir ve daha geç kalınmadan mutlak biçimde yerine getirilmesi artık bir zorunluluktur. Benim için bir ukde haline gelmiş olan bu sorumluluğu, tüm sendikamız üyeleriyle paylaşarak; insanlığın hizmetine taşıyabiliriz.”

Bu konuşmayı dinleyenlerden biri olarak, o sırada güvercinler uçmuştu sanki yüreğimde… Ve bu gerekliliği kanımın her hücresinde hissederek, bir an önce konuya ilişkin   girişimlerin başlamasını beklemekteydim ki, Büyük Usta Aziz Nesin’in  hayatını kaybederek aramızdan ayrıldığı kara haberi ajanslara düşüvermişti.

Türkiye Yazarlar Sendikası, onun genel başkan olduğu tüm süreçlerde hep dikkatleri üzerinde toplamış ve Türk ulusuna yüksek perdeden öncülük etmiştir. Onun yokluğuyla birlikte, sendikamız da, büyük bir boşluğa düşüvermişti elbet!. Özetle  Büyük Usta’nın uluslararası bu büyük tasarısı da, kendisiyle birlikte yüreğinde bir ukde olarak topraklara gömüldü.

Bu ukde gerçekleştirilmiş olsa idi, belki de Türkiye bugünkü zifiri karanlığın içinde kalmayacak; zaman geçmeden kötü günler fark edilip önü alınacaktı. Ne yazık, onun bu tutarlı ve doğru düşüncesi gerçekleştirilememişti.

Ve sayın değerli ağabeyim,  sevgili ustam  Aziz Nesin!

Sendeki o çok önemli ukdeyi bugün,  izninle Türk halkına ilk kez açık ediyorum… Ediyorum çünkü bunu açık edebilmek de benim içimdeki bir ukdeydi ve bugüne dek buna fırsatım olamamıştı. Lütfen beni bağışla emi! Gerici katillerin  bir türlü fark edemedikleri yüreğindeki o yüksek seviyeli insan tarafınla, yaşamındaki gibi hep aziz ol ve aziz kal! Sonsuz saygılarımla…

NOT:   21 ve 22 Mayıs günleri 8. Kocaeli Fuarı

 bünyesindeki  “Oneol Yayınevi” standında kitaplarımı

 imzalayacağım, tüm okurlarımı bekliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.