…Ve Stepne Patladı
Evet!... Hiç umut yokken , MHP’de öngörüleri güçlü olan bazı parti ileri gelenleri, aniden ortaya çıkarak ülkedeki korkunç gidişatın önünü kesmek için yola çıktılar.
Bunun en büyük payı hiç kuşkusuz ki eski Meclis Başkan Yardımcılığı ve Çiller hükümetinde İçişleri Bakanlığı da yapmış olan devlet deneyimli Meral Akşener’in olsa gerek!
Çünkü yola çıktığında tamamen yalnızdı ve çevresinde kurulacak tüzakları hiçe sayarak efsaneleri dişi kurt olan gerçek bir Asena gibi dik durup koşturmaktan yılmadı ve ona ne engeller koydularsa da bu azimli kadını durduramadılar.
Ve beklenmeyen zamanda, beklenmedik bir hızla çoktan beri kabaklaşmış olan AKP iktidarının stepnesi, tam ortasından patlayıverdi.
MHP’nin yönetimdeki kurmayları, iktidarı da arkasına alarak ve onun hakim olduğu yargı ile güvenlik güçlerinden de yararlanarak Meral Akşener’in estirdiği rüzgarı frenlemeye çalıştılarsa da, onun azmi karşısında her yönden başarısız kaldılar.
Ve MHP, şimdilik bir iktidar olma şansı yakalamamış olsa da; ilk seçimde partisinin oylarını en azından iki katına çıkarabileceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Ki kaba bir hesap yapacak olursak ve MHP ilk seçimde %25 oy alırsa eğer, CHP zaten çiviyle çakılmış gibi o oranda durmakta olmasından ötürü ikisinin bir koalisyon yaparak oy oranlarının % 50’yi, hatta esecek olan yeni rüzgarın fırtınaya dönüşerek % 60’lara erişebileceği artık kehanet değil!
Neden ve nasıl böyle oldu dersek, bunun tek sorumlusunun Devlet bahçeli’nin olduğunu rahatça söyleyebiliriz.
Çünkü Bahçeli, seçim önceleri iktidar aleyhine söylenmedik söz bırakmıyor; fakat ne zaman sıkışsa ona el uzatmaktan geri durmuyordu. Ki, 7 Haziran seçimlerindeki sandık sonuçları nın doğru değerlndirilmemesi, onun aleyhine dillerde tüy bitirmişti!
Özetle MHP, kimilerinin “baston” ya da “stepne” dediği gibi bir garip parti olmuştu son on yılı aşkın süreçte… Ve AKP iktidarının bütün yanlışlarına meydanlardaki aksi söylemlerine rağmen her defasında ortak oluyor, en azından muhalefette olduğunu unutarak AKP’nin bir yedek parçası gibi hareket etmeye aldırmayarak alenen sürdürüyordu.
Böyle bir muhalefet partisinin herhalde dünyanın hiçbir yerindeki siyaset tarihinde bir başka örneğine tanık olunmamıştır.
Devlet Bahçeli, Başbuğ Alparslan Türkeş’ten sonra MHP’nin başına geçen ve aslında dürüst bir karaktere sahip olan siyasetçilerimizden biri… Ancak ülke konuları karşısında durduğu yerin, her nasılsa doğru yer olmadığı herkesçe kabul görmekteydi. Ve onun bu garip muhalefet anlayışı nedeniyle çoktan beri yıkılmış olması gereken AKP iktidarı, tam anlamıyla Bahçeli sayesinde iktidara taşınmayı her seçimde rahatlıkla becermiş oluyordu.
Ve bu mevcut koşullarda MHP, tabii aslında devleti Bahçeli bu partiye genel başkan olduğu sürece kendi partisinin iktidar olma ihtimali olmadığı gibi; AKP’nin de iktidardan düşme olasılığı bulunmuyordu. Özetle muhalif konumdaki MHP, her süreçte kendisiniden çok yalnızca AKP iktidarına yarıyordu.
Bahçeli, iktidarın ne dış politikadaki ve ne de iç politikadaki aymazlığını dert ediniyordu. O, teröristleri istemiyordu sözde… Sözde diyorum, çünkü iktidarın Habur tiyatrosuna, ondan beklenen karşı tavrı koyamamıştı! Diyarbakır’ın ortasında kurulan platformdaki Barzani-Erdoğan , Şivan Perez, İbo birlikteliğine seyirci kalmış; Oslo görüşmelerine aldırmamış, Dolmabahçe mutabakatına yeterince karşı durmamıştı.
Oysaki bunlar, MHP’nin mangalda kül bırakmadığı milliyetçilik adına bir utançtı ve Türkiye’yi ayağa kaldırması beklenmişti. Ve bu müthiş olaylar, ona fazla tesir etmemiş, sanki bir bahar esintisi olmuştu!
Parti içinde başgösteren lidere karşı ayaklanma hareketi de başlı başına bir olaydı aynı zamanda… Çünkü muhalif adaylar tüzük değişikliği için kurultay istiyor, fakat Bahçeli buna hiç yanaşmıyordu. Arkasına AKP iktidarını alarak ve onun hakimiyetindeki yargıdan da yararlanarak muhalif adayların isteklerine sed çekmeye girişti. Bunda kısmen başarılı olup, tüzük kurultayını erteletmiş olsa da; ülkemizde henüz satılmamış hukukçularımızın olduğu duyarlı halkımız arasında sevinç yarattı.
Tabii ki henüz çok şey kesinlik kazanmış değil!.. Fakat bir umut belirdi ve geriye doğru en az on yıldan buyana yerlerde sürünen MHP’nin, yeni bir liderle ve iktidara payanda olmadan yürüme olasılığı belirdi. Ve çok muhtemel ki, ışıklı yarınlar, artık yeni bir zeminde pekala gelişebilir.
Bu arada Bahçeli, hukuksuz ve adaletsiz olarak parti içinde muhaliflere tavır almasının, Türk siyasi tarihinde kötü bir sayfa olarak kalacağını söylemek yanlış olmaz!
Gerçekten olmayacak şeyler söyledi ve onları uygulamaya girişti. Ki, hiç kimse ondan bunları asla beklemiyordu! Ve o yalnızca muhaliflere karşı tutumda da değidi,…
Çünkü AKP iktidarının Türkiye Cumhuriyetini diskalfiye etmek ve yerine halifelik tesis etmek istemlerine her zaman destek olması ve gece yarılarında çıkarılan torba yasalara monte edilmiş maddelere onay verdirmesi hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Bu ülke, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere dev mirasıdır ve iktidar partilerinin yapacağı hainliklere muhalif bütün partilerin bunlara engel olmaya çaba göstermesi bir vatan borcudur. Bahçeli ne yazık ki ki, olan biten yanlışıkları farketmedi ve körü körüne iktidara stepne olmaktan hiç geri durmadı. Ve artık MHP’nin Bahçeli ile yürümeyeceği taban tarafından olduğu gibi, onun en yakınlarınca da anlaşıldı ki çok güvendiği sağ kolu Oktay Vural’da sürpriz biçimde partideki görevinden istifa etti.
Ve artık aşınarak kabak olmuş olan stepne, durduğu yerde patlayıverdi açıkçası! Bu çok geç kalmış olan rüya, umuyorum ülkemiz için hayırlı olacaktır.