Sevgili okurlarım,

Ülkemizin hayatiyetinin korunması ve kollanması açısından hepimize büyük bir sorumluluk düşmektedir. Bu itibarla, ülkemizin yeniden yapılandırılması ve sağlam temeller üzerine inşa edilmesine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Cumhuriyetin değiştirilemez maddeleri korunarak, laik ve demokratik oluşumuna bağlı, sosyal yaşamda hukukun üstünlüğü ilkeleri doğrultusunda, devleti hakim kılan ve milleti birey olarak birinci derecede koruyan ölçülerde değişmelidir.

Yapılması gereken ilk iş, cumhuriyetimizin kazanılmış haklarını korumak olmaktır. Bu hakları korumadan bir ava ki değişiklik, ülkemizin geleceğini hüsrana uğratır.

Aynı zamanda, demokrasimizde telafisi mümkün olmayan hasarlar açar. Keyfi düşünceyle yaptım oldu mantığı çağ dışıdır. Gerçek amacın dışında uygulanmak istenen zorlamalar, halkımıza zülüm olarak döner. Bu inançla insanların etnik kökenleri, dini inançları ve ana dilleri ne olursa olsun, insanlık haklarına saygılı ve insanların evrensel değerleriyle bütünleşmesini sağlayan, hukukun üstünlüğü prensibine dayalı yeni bir yapılanma da mutla gereklidir.

Bunu yaparken de, bu düşünceyi kapsayan yeni bir anayasayla birlikte, kanunlarımızda gerekli düzenleme yapılmalıdır. Ancak o zaman ülkemizin huzur ve sükûnunu sağlamış oluruz. Hiçbir siyasi görüş ve iktidar ben bilirim ve benim dediğim mutlaktır deme şansına sahip olmamalıdır.

Ülkemizin genel menfaati göz önünde tutularak, bu hususlarda gerekli uzlaşmalar yapılması zorunludur. Böylece AK Parti’nin şimdi ortaya sürdüğü ve halka dayatılmak istediği referandum düşüncesi daha büyük yanlışları ortaya çıkarmış olur.  Eğer düşündükleri gibi hareket ederlerse, Bence yol yakınken ortak uzlaşmaya dönmeliler. Gerçekçi olmalı ve halk istismar etmemeliler. Halkı kirli emellere alet edip sandığa götürmek olmamalıdır. Bu şekliyle hareket edildiği takdirde, ülke ekonomisine de gereksiz darbe vurulmuş olunur.

Değerli okurlarım, geçmiş hükümetlerde dâhil otuz beş yıldır kısmı değişikliklerle “12 Eylülcülerin Anayasasını uyguladılar. Şimdide, 12 Eylül Anayasasını aratacak bir değişiklikle, halkımıza onaylatmak istiyorlar. Bizlere çağdaş ve demokratik gelişmenin önünü açan, emeğin üstünlüğünü koruyan, demokratik açılımları günün şartlarına göre ayarlayan ve sınıf farkını ortadan kaldıran yeni anayasaya evet denilir. Ama hırs ve İntikam almanın peşinde yeni bir değişim mantığı da, ülkenin geleceğini uçuruma sürükler.

Evet; mutlaka anayasa değişecekse, milletvekillerinin söylemleri kürsü dokunulmazlığı dişin da kaldırılmalıdır.  

Böyle bir değişikliğin yapılması içinde, sivil toplum örgütlerinden, meslek odalarında, fakültelerimizden ve iş adamlarımızdan ve onların temsilcilerinden oluşan bir konsensüsün varlığı gerçekleştirilmelidir. Böyle bir değişikliğe hiçbir kimsenin itirazı olmaz. Üstelik büyük bir puanda kazanılmış olunur.

Tekrar ediyorum, eğer halkımızın bütün sorunlarını düşünülüyorsa, kürsü dokunulmazlığı kabul edilmeli, bu ön görü yoksa bu değişiklik belli gurupları hedef alır mantığıyla çok büyük yaralar açar. O nedenle akli selimi kullanarak, değişiklik geri çekilmelidir. Bence yol yakınken bu afaki yoldan dönülmesinde sayısız faydalar vardır diye düşünüyorum. 

Böyle bir iradenin oluşması ülkemiz açısından çok büyük önem taşımaktadır. Umarım benim ve benim gibi düşünenlerin önerisi dikkate alınır.

Saygılarımla.

Eğitimci Yazar- Şair

Mürsel ADIGÜZEL