Perim Doğan

Perim Doğan

Hayati Guzellestir

Hayati Guzellestir

Kültür mozaiği bir ülke olduğumuzu söylüyorlar. Bundan daha güzel bir tanım olamazdı, asırlardır farklı milletlere misafirperverliğini gösteterek kucak açıp bir arada yaşayan bir millet için. Yaşlısını, gencini, engellisini, yabancısını, kedisini köpeğini, balkonuna konan kuşu düşünerek, incitmeden yaşayan bir millet için, daha iyi bir tanımlama olamazdı.

Fakat son zamanlarda bu değerimizi kaybediyoruz sanki. Yavaş yavaş vahşileşiyor bazıları, kendinden olmayana sırt çeviriyorlar, hatta daha da kötüsü, zarar veriyorlar. Çeşitlilik istemiyorlar, herkes kendileri gibi olsun istiyorlar.

Çeşitlilik her zaman iyidir, gen havuzunda dahi bu böyledir. Ne kadar farklı gen demek o kadar sağlıklı sonuç demektir. Çeşitlilik demek farklı bakış açıları demektir, sorunlara farklı çözümler bulunabilmesı demektir. Ne kadar farklı milletten, farklı kesimden, değişik yeteneklere sahip, farklı fiziksel ve zihinsel özelliklerde insan bir arada yaşarsa, o kadar çeşitli hayat hikayesi, o kadar farklı başarı hikayeleri yazılır.

Farklı insanların bir arada yaşayabilmelerinin anahtarlarıysa hoşgörü ve eşitliktir.

İnsanlar birbirine hoşgörü ile yaklaşmalı ki sonraki nesiller de bunu örnek alsın ve huzurlu bir yaşam ortamı sağlansın. Hoşgörünün olmadığı yerde huzur da olmaz. Aynı şu korkunç haberdeki gibi, 13 yaşlarındaki bir grup çocuğun, başka bir çocuğu fırına kilitleyip, ısıyı arttırıp, öldürmeye teşebbüs etmeleri haberi. O çocukların örnek aldığı insanların ne kadar hoşgörüsüz olduğunu bu eylemlerinden anlayabilirsiniz. Elbette çevresel faktörler de çocukların eylemelrinde etkilidir ancak çocukların kötü seçimler yapmalarına olanak sağlayan temel ailede atılır. Aile bireylerinde insanlara ya da hayvanlara karşı uygulanan şiddeti normalleştiren çocuk, kendisinden güçsüz bulduklarına aynı şiddeti uygulamakta beis görmez. Bu şiddeti genelikle yavru bir hayvana yöneltirler ve zamanla şiddetin dozunu arttırarak akranlarına zorbalık yapmaya, şiddet uygulamaya başlarlar. Bu haberdeki vahim tablodaysa çocukların grup halde, vahşi bir sürü gibi hareket etmiş olmaları kan donduruyor.

Tabi bu haberdeki olayın da komplo teorisini yapanlar var. Zamanında mavi balina oyununda verilen görevler yüzünden kendine ve başkalarına zarar veren hatta intihar eden çocuklar olmuştu. Bu olayın da benzer bir durum olabileceği söyleniyor.

Eğer çok kısa bir süre önce, yurt dışında aynı şekilde 16 yaşında genç bir kızın şüpheli bir şekilde fırına kilitlenip yakılarak katledilmesinin haberi yayımlanmamış olsaydı, bu komplo teorisine ``uçuk`` bir fikir diyebilirdik ama şimdi sadece ``acaba`` demekle yetiniyoruz…

Huzurlu bir toplum için sadece hoşgörü de yeterli değil, dediğim gibi eşitlik de lazım. Ancak eşitlik istemeyi çok yanlış anlıyorlar. Eşitlik talebi, herkesin aynı sınava tabi tutulması isteği değildir. Eşitlik demek, her bireyin kendi gücüne ve yeteneğine göre değerlendirilmesini istemektir.

Devekuşu ile kargayı ele alalım, mesela onları değerlendirmek istediğinizde, eşitliği sağlamak için ikisini de aynı sınava tabi tutmanız asıl haksızlığı doğurur. Devekuşu karganın yanında kocamandır ve karga gibi uzak semalara yükselip süzülemez rüzgarda. Kargaysa kanatlarıyla upuzak diyarlara gider gitmesine ama o da devekuşu gibi hızlı koşamaz. Her canlı farkı özelliklerle yaratılmıştır. Bu çeşitliliği yok sayarsak ve sadece kendi bakış açımıza doğru geleni başkalarına dayatırsak, eşitlikten uzaklaşırız.

Her insan değerlidir, herkes o değeri fark etmese de bu durum kişilerin değerli olduğunu değiştirmez. Her inanın başarıları, başarısızlıkları, hedefleri, idealleri, hayalleri, yaşayışları kendilerine özeldir. Her insanın olayları kavrayış şekilleri, zeka tipleri, öğrenme yöntemleri de farklıdır.

Tek tip öğrenme modeli, öğrencilerin etkili bir şekilde öğrenmesini geciktirir hatta çoğu zaman tamamen engeller. Herkes ezbere dayalı bir eğitime uygun olmayabilir, kiminin görsel zekası ön plandadır, kimi daha farklı yollarla örneğin dokunarak daha iyi öğrenebiliyordur, bir diğeriyse daha başka yöntemlerle uzun süreli belleğine kazıyabiliyordur öğrendiklerini…

Ancak, mevcut düzenimizde bu değişikliklerin farkına varma şansımız dahi olmuyor. Belki başka alanlara yönlendirilmiş olsalar, tabiri caizse, ``dünya starı`` olabilecek potansiyeldeki öğrenciler, sırf matematiği ya da fiziği ezbere dayalı yaklaşımla kavrayamıyorlar diye ``öğrenemiyor`` denilerek eğitimden soğutuluyorlar.

Öğrenme güçlüğü elbette aşılması en zor sorunlardan biri öğrenciler için. Fakat öğrenme güçlüğü, eğtim yolunun sonu demek değildir. Sadece, patikada farklı bir yol bulmak gerektiğini söyleyen bir yön tabelasıdır. ``Bu yol sana iyi gelmiyor. Başka bir yol denemelisin`` yazıyor o tabelada. Bu tabelayı görmek doğal aslında, çünkü öğrencilerin ortalama dikkat süresi, dört duvar arasında sabit oturup dikkat etmeleri beklenen sürenin çok altında. Kısacası, asıl o tabelayı görmeyen öğrencilere şaşırmak lazım.

Işin kötü yanı, öğrenme güçlüğü çeken öğrencilerin, çoğu zaman akran zorbalığına maruz kalmaları. Daha da kötüsü, sadece öğrenme güçlüğü çekenlerin değil, bütün ``farklı olan`` öğrencilerin akran zorbalığı ile ezilmeleri. Maalesef aileler de bu durumu garipsemiyorlar, hatta çok tuhaf bir şekilde, bazı aileler, zorbalık yapan çocuklarını ödüllendiriyorlar. Bu inanılmaz üzücü bir tablo. Ailelerinin, kendilerinden farklı olanlara tutumunu olduğu gibi benimseyen ve sınıfta yansıtan çocuklar, huzuru kaçırdıkları gibi, sorunun kaynağı olduklarını da kavrayamıyorlar çünkü okulda ne kadar bu durumun yanlış olduğu söylense de ailesine döndüğünde bu durumun normalleşirilmesi devam ediyor. Sadece farklı olanların ailelerinin değil, bütün ailelerin bilinçlendirilmesi gerekiyor.

Hayat zaten sizin ``farklı`` gördüğünüz insanlar için çok zor. Sizlerin hiç düşünmeden gerçekleştirebildiğiniz çok basit rutin eylemleri gerçekleştirebilmek için aylarca hatta yıllarca fizik tedavi alan, bir sürü ilaç kullanan insanlar var.

Genç görünüyor diye otobüste yer istediğiniz veya yer vermediği için etmediğiniz laf bırakmadığınız insanlar tüm gün ayakta, oradan oraya koşturup yorulmuş oluyorlar veya kemoterapiden çıkıp nefes alırken dahi acı çekiyorlar.

Olumsuzluklara rağmen hayata tutunmaya çalışıyor insanlar. Engellere rağmen ilerlemeye çalışıyorlar. Kaldırıma park eden arabalara rağmen, engelli yoluna dikilen direğe rağmen, sadece personel kullansın da temiz kalsın diye kapısı kilitli tutulan engelli tuvaletlerine rağmen, kat kat merdivenle ulaşılabilen engelli tuvaletlerinin ulaşılmazlığına rağmen, tek elle kullanılamayan engelli dostu olmayan sabunluklara rağmen, tek elle kullanılamayan üniversite asansörlerine rağmen, engelli öğretmen atamalarının bir türlü yapılmamasına rağmen, insanların tuhaf bakışlarına rağmen, insanların acıtıcı sorularına ve hitaplarına rağmen, ``tuhaf`` görlümelerine rağmen, hayatta kalmaya çalışıyor insanlar. Mutlu, huzurlu ve başarılı olmaya çalışıyorlar, hoşgörünün olmadığı yerlerde dahi pozitif kalmaya çalışıyorlar. Çünkü moral bütün hastalıkların ilacı, gülmek en iyi tedavi.

Hoşgörü ve eşitlik, silikleşen bu değerlerimizi yeniden kazandığımızda, toplum olarak daha güler yüzlü olacağımıza inancım tam. Evet, belki dünyanın en sinirli ikinci ülkesi seçildik, fakat her zaman her şeyi telafi etmenin bir yolu vardır. Siz sadece hiçbir canlıya, hayatı daha da zorlaştırmak için kötülük yapmayın, gerisi gelir. Bu dünya hepimiz için.

3 Aralık dünya engelliler günü kutlu olsun. Çeşitlilik ve eşitlik için, gülümseyin!

Sizden gelenler:

*Ösem engelli asansörünü başka birinin yardımı olmadan kullanamıyoruz. Aynı anda iki kişinin farklı yerlerde durarak müdahale etmesigerekiyor. Lütfen bu sorunu çözün.

*Bütün otobüsler aynı zamanda durağa giriyor, birini kaçırdığımızda yakın süredeki tüm otobüsleri kaçırmış oluyoruz ve uzun süre başka bir otobüs gelmiyor. Özellikle işe gitme ve işten dönüş saatlerinde büyük sıkıntı yaratıyor.

*Akşamları çok soğuk oluyor. Otobüs durağında uzun süre soğukta beklemek çok zor. Sosyal medyada yurdışındaki otobüs duraklarını görüyoruz. Keşke bizde de öyle güzel ve sıcak otobüs durakları olsa.

Siz de düşüncelerinizi ve isteklerinizi paylaşabilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Perim Doğan Arşivi