Zeliha Gölcük

Zeliha Gölcük

George Orwell'ın 1984'üne Günümüzden Bir Bakış

George Orwell'ın 1984'üne Günümüzden Bir Bakış


Sizler 1984’ü nasıl bir roman olarak görüyorsunuz bilmiyorum ama ben zamanın ötesinde yazılmış bir eser olduğunu düşünüyorum. Okuduğum ilk roman olduğu için bende yeri çok ayrıdır, o yüzden kitapta anlatılanlarla düşüncelerimi birleştirerek sizlere bunları aktarmak istiyorum. 1984’ü okuduğum zamanı hatırlıyorum, benim için fazlasıyla karmaşıktı çünkü o zamanlar bir ortaokul öğrencisiydim.


Bir ortaokul öğrencisi, bu satırların altında yatan anlamları nasıl düşünebilirdi ki?


Söylediğim gibi fazlasıyla anlamakta zorlanmıştım fakat ilerleyen zamanlarda tekrar okuma fırsatı buldum. İyi ki tekrar okumuşum diyorum çünkü yazılan satırlar ancak bu kadar zamanı özetleyecek şekilde anlatılabilirdi.


Roman bir distopya eser olarak okurlara totaliter rejimin etkilerini anlatıyor. Kaleme alınan bu eser yalnızca o dönemin ürünü değil, bana göre evrensel bir uyarı. Baş karakterimiz Winston Smith, Okyanusya adında totaliter bir devlette, Büyük Birader’in gözetimi altında yaşamakta. Yaşadığı toplum özgürlüğün, bireysel düşüncenin ve gerçeklerin nasıl yok edildiğini konu alıyor. Gerçeklik, devleti yöneten “Büyük Birader” tarafından manipüle ediliyor; bu toplumda yaşayan insanlar ise devleti yöneten partinin sürekli olarak değiştirdiği gerçeklere inanmak zorunda.


Manipüle? Size de bir yerden tanıdık geldi değil mi?


Neyse demem o ki; 1984, 1949 yılında yazılmasına rağmen bireysel özgürlüğün, bilginin, düşünce yapısının ve gerçeğin nasıl manipüle edildiğini anlatan önemli bir eser. Ayrıca bu kavramların ne kadar değerli olduğunun vurgusunu da eserinde detaylı şekilde bahsetmiş.


Halk bilgi ve haberlere parti kontrolündeki yayın organlarından ulaşım sağlıyor. Bu bilgiler partinin istediği şekilde insanlara sunuluyor. Geçmişte yaşanmış ve o an doğru sayılan gerçekler, işler değiştiğinde sanki hiç yaşanmamış gibi tüm herkesin zihninden birden siliniyor ve olaylar rafa kaldırılıyor. Yani her an doğru sandığınız gerçekler, yanlış olabilir hatta hiç var olmamış bile olabilir. Kim böyle bir düzende yaşamak ister ki?


Büyük Birader’in gözetimi altında yaşamak zorunda olan bu insanlara, baskı ve manipülasyonlara rağmen koşulların geçmişe kıyasla çok daha iyi olduğu söyleniyor ve bu baskıyla yaşayan insanlar da durumu sorgulamadan “Büyük Birader sen çok yaşa!” mantığına geliyor.


Şuan bunları yazarken bile şaşırıyorum aslında. Nasıl olur da yıllar öncesinde de durumlar günümüzle benzer olabilir diye. Değişen tek şey insanlar aslında.


Kitabın neredeyse tüm sayfalarında olan cümle ise her zaman bana çok korkunç gelmiştir. “Büyük Birader her zaman seni izliyor.”


İşte bu korkunç geleceği tasvir eden yazarımız, dönemin endişelerini aslında açık bir şekilde de dile getiriyor. Artık günümüzde teknoloji hızla ilerliyor; insanlar yaşantılarını sanal ortamda sürekli paylaşıyor, her tıklanma veya arama veri olarak kaydediliyor. Bu da aslında izlediğimizin bir kanıtı. Bazı zamanlar istediğimiz ürün için tek bir arama yapmamız, günlerce o ürün hakkında karşımıza reklam çıkmasına sebep olabiliyor. Hatta arama bile yapmadan karşımıza reklamları çıktığı oluyor. Bu akıllı telefonlara “akıllı” demekte galiba haklılar. Ne dersiniz?


Büyük Birader’in yönettiği ülke bir yana, baş karakterimiz Winston orada yaşayan halkın aksine özgür bir şekilde düşünmek ve yaşamak istiyor. Kitapta Winston’ın içsel çatışmaları ve parti baskısından kaçma isteğine çok kez şahitlik ediyoruz. Winston, sürekli gözetim altında olmaktan ve doğruların sürekli değişmesinden hoşnutsuzluk yaşıyor ve bunun aslında doğru olmadığının kanaatine varıyor. Bunun sonucunda parti baskısına karşı özgürlüğünü yeniden elde edebilmek için mücadele vermeye başlıyor. Tabi bu mücadele ne kadar sürüyor orası tartışılır tabiki. Sizin de tahmin ettiğiniz üzere yaptığı bu bireysel isyan hayal kırıklığı ile sonuçlanıyor.


Tıpkı Winston gibi günümüzde de benzer şekilde insanlar, bazı durumlara karşı isyan etmek istiyor. Fakat 1984’te söylendiği gibi, isyan gerçekleştirebilmek için belirli bir özgürlük ortamının olması gerek. Genelde insanlar “özgür” olduğunu düşünse de, algı yönetimi ve manipülasyonlar gölgesinde bu durum kısıtlanıyor.


Medya manipülasyonu, geçmişin sadece şekil değiştirmiş hali. Özellikle sosyal medyadan yapılan algı ve manipülasyonlar, doğruyu yanlış, yanlışı ise doğru şekilde gösterebilir. Önemli olan onu kimin gösterdiği aslında.


Yaşadığımız dünya, kitapta yer alan unsurlarla hem şaşırtıcı hem de korkutucu bir şekilde örtüşüyor. George Orwell'ın bu eseri, yalnızca geçmişi değil, aynı zamanda günümüzü ve geleceği de uyarmayı amaçlayan bir niteliğe sahip.


Umarım anlatmak istediklerimi anlatabilmiş ve kitap hakkında merak uyandırabilmişimdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
    Zeliha Gölcük Arşivi