Balkanlar Soykırımı
Balkanlar Soykırımı
Dünya coğrafyasında bazı bölgeler vardır ki, oralarda ateş, kan, zulüm ve gözyaşı hiçbir dönemde eksik olmamıştır. Bunlardan biri Ortadoğu, diğeri ise Balkanlardır.
Balkan; sarp, kayalık, aşılmaz yar ya da sert iklimlerin yaşandığı bataklık ve sıradağlar anlamında bir sözcüktür. Fakat sözcüğün kendisi bu ifadeden uzaktır ve izahı vurgulanan çağrışımlara da yetersiz kalmaktadır. Ve bana göre bu, iki sözcüğün bir bileşimi olup, daha çok bölgedeki yurtseverlerin bile bile ve de güle oynaya toprakları için döktükleri kanlarının izahı olsa gerek! Yani nice adsız kahramanların tatlı tatlı ya da seve seve dökülmüş kanlarının ülkesidir Bal-kanlar!
Balkanlar denildiğinde, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Arnavutluk ve Yugoslavya’ın bütünü akla gelir. Çünkü Balkanlar, bu devletlerin tamamının bir arada düşünüldüğü sert iklimli bir anayurttur.
Balkan savaşları ve bölgede yaşanan zulümlerin niteliği hakkında çok fazla bilgi paylaşımı mevcut değildir ve genellikle de bilinmemektedir. Yalnızca vaktiyle olayları yaşamış olan bazı büyük annelerin anlatımlarıyla dilden dile iletilmiş kırık dökük parçalardan oluşmuştur söylenceler..
Oysaki bu bölgede yaşanmış olanlar, Türk tarihinde unutulmaz trajedilerin, kahırların ve gözyaşlarının kümelendiği parçalı zaman aralıklarıdır. Ki, aynı zamanda bu yaşananlar, insanlığın da utancıdır kuşkusuz!
Bu utanılacak karanlık dönem, özellikle 1800’lü yılların ekseninde yer alır. Ve Türkler’in ya da Türk olarak bilinenlerin hiç de azımsanmayacak milyonlarcasının ölümüyle sonuçlanan soykırımlarının, sağ kalanlarının ise bölgeden zorla göç ettirilmelerinin bir acılı tarihidir kısaca…
Yani bölgedeki yaklaşık beş milyondan fazla Türk insanı, 1821 ve 1822 yılları arasında yerinden yurdundan edilmiş ve doğup varoldukları vatan topraklarından atılmışlardır. Bunlar içinde hayatını kaybetmiş olanların bir kısmı eşit imkanlara sahip olamadıkları savaşlar sırasında, bir kısmı sığındıkları yerlerde yiyecek bulamayıp açlıktan; diğer bir kısmı da başa çıkamadıkları bulaşıcı hastalıklardan canlarını yitirmişlerdir. Ve bu ölümler hiç de onların hak ettikleri ölüm şekli olmamış, tamamen güçlülerin acımıasızlıklarına kurban olmuşlardır. İşte soykırım bunun adıdır. Fakat ne var ki, Türkler’in Balkanlar’da o süreçte uğradığı bu akıl almaz kayıplar, nedensiz olarak ders kitaplarımızda yeterince yer almamış; çok acılı sürgün yıllarının tarihsel önemi sanki bir gizli el tarafından nedense hep engellenmiştir.
Bölgedeki ilk büyük kayıp, 1683’de, Viyana Kuşatması ile başlayan ve 16 yıl süren mücadele sonrasında Karadağlılar’ın yaptıkları katliam yani soykırımdır. Ki, müslümanlığ kabul eden Türk hristiyanların imha edildiği unutulmaz olaylardır.
Bir başka katliam ise yine 1821’de “Mora İsyanı” olarak adlandırılan Yunan ayaklanması sırasında gerçekleşmiştir. Yunanlılar’ın bu ayaklanması, Balkanlar’da Türkler’in topluca öldürülmesi olmuştur. Mora İsyanında Yunanlı çeteciler ve köylüler, buldukları her Türkü öldürmüşlerdir. O kadar ki, “Hiçbir Türk kalmayacak, ne Mora’da, ne dünyada..” adlı bir şarkı da bu soykırımda slogan olarak kullanılmıştır.
Bölgedeki diğer bir soykırım, tarihe 93 Harbi olarak geçen 1877 – 1878 Osmanlı – Rus savaşının, Bulgaristan Türklerinin kıyımdan geçirilmesi ile yaşanan dehşetengiz olaylar üzerine başladığı söylenebilir. Bu savaşın korkunç bilançosu sonucunda Türklere ait bölgedeki nüfusun %17’si olan 261.937 kişinin katledildiği tespit edildmiştir. Ve bu katliamdaki Türklere karşı ön saldırıları yapma işlevini Sırp,Bulgar,Makedon,Rum çeteleri üstlenmiş ve bunlar kendilerini himaye eden bazı yabancı devletlerden de destek görmüşlerdir.
“Soykırım” terimi 1944 öncesine kadar mevcut değildi. O nedenle bu tarih sonrasında, bir grubun varlığını ortadan kaldırma amacıyla işlenen ve şiddet içeren suçlara karşılık gelen çok özel bir terim oldu soykırım. İnsan hakları, ABD Haklar Bildirgesi ya da 1948 Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Bildirgesiyle de bütünleştirildi.
Soykırım, çağdaş dünya milletlerine göre birinci derecede insanlık suçudur. Ve özellikle Balkanlar’da yoğun biçimde yaşanmıştır. Artık insanoğlu, bu vahşi tavrından tamamen vazgeçmeli fakat olmuş vakalar da unutulmamalıdır. Çünkü olanları unutmak, benzerlerinin yeniden yaşanmasına fırsat vermek ve de zeminini oluşturmak olur. Biz, o büyük mezalimlere kurban olmuş olan milyonlarca suçsuz bölge insanlarına rahmetler diliyor ve toplu kabirlerinde huzur bulmalarını umut ediyoruz. Bir kez daha söyleyelim ki soykırım, insanoğlunun utanç dönemleridir ve bu muhteşem yaradılış yapısına da hiç mi hiç yakışmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.