Toplumsal Eğitimin Önemi

Sevgili okurlarım, fikir ve düşüncelerimi yazmaya başladığım gün, kendime bir yol haritası çizdim. Çizmiş olduğum yol haritasında, birinci önceliğim toplumsal eğitimdi oldu.

Gördüğüm ve edindiğim izlenimlerim o dur ki, toplumsal eğitimini başaran ulusların, ileri seviyelerde başarılı olduklarıdır. Bu izlenimlerim, otuz yıllık eğitimcilik ve yirmi yıllık yazarlık dönemlerimin sonucudur. Düşüncemde oluşan öngörü, çocuklar dünyaya gelmeden başlatılan pozitif eğitime mutlaka geçilmesi olmuştur.  Bu gibi önlemlerin sürekliliği içinde yetişen beyinlerin oluşturduğu toplum, daha medeni ve daha çağdaş bir yaşam seviyesine ulaşıyor.

Bu nedenledir ki ülkemizdeki eğitim seviyesine baktığımda, geri kalmışlığın nedeni, toplumsal eğitimden tam anlamıyla yararlanmadığımızı gösteriyor.  Öncelikle ülkeyi yönetenler,  ileri seviyede varlığını sürdürecek bir toplumun oluşturulmasının alt yapısını sağlam yapmalıdırlar. O zaman istenilen hedefe ulaşmış oluruz.  Aksi halde bir atasözümüz vardır “ Et kokarsa tuzlanır, tuz kakarsa her şey bitmiş olur.” denilmektedir.

Bu gün içinde yaşadığımız toplumun durumuna baktığımızda, buna benzediğini görmekteyim. Bakın bir takım insanlar, siyasi hırslarını ve yaptırım güçlerini kanıtlamak için yığınlarca olumsuzluğun içinde olmamalıdırlar. Bu olumsuzlukların sonucunda, toplumumuzun alt yapısı daha çok bozulmaya yüz tutmaktadır.  Yanlış uygulaması yapılan politikalardan geri dönülmesi, hepimizin menfaati icabıdır.

Söylemek istediğim o dur ki, toplumun gelişmesinin temel gereksimi, ülkeyi yönetenlerin, kendilerinden sonra göreve gelecek kimselere görevi huzur içinde teslim edeceklerini düşünmelidirler. Bu nedenle kendilerinde sonra görevi alacak kimselerinde bilgili ve becerili düzeylerinin ileri düzeyde olmasının alt yapısını çok iyi hazırlamalıdırlar. Böyle bir seviyeye ulaşmak için çağdaş toplumların başardığını, ülkemizi yönetenlerinde başarmasını beklemekteyiz.

Bu nedenle topyekûn bir eğitim seferberliği içinde, hareket edilmelidir. Çocuklarımız bu mantıkla yetiştirilmesi sağlamalıdır. İnsanın adam olabilmesi ve ahlaki değerlerinin yüksek olması buna bağlıdır.

Geri kalmışlığın temelinde yer alan cehaletin ortadan kaldırılması ancak ve ancak bilim eğitimiyle gerçekleşir. Bilim eğitimi almadan oluşan toplumlarda, her türlü olumsuzluklar yaşanır.

Ülkemizin ekonomik şartlarını daha çok zorlayarak, cehaletin ortadan kaldırılması için bilim ve bilimsel eğitime mutlaka geçilmelidir. Aksi halde, değişik kültürde yetişen toplumların kavgaları bitmez. Böyle bir durumda, herkesin malına ve canına zarar vermekten başka bir işeye yaramaz.

Mürsel Adıgüzel

Eğitimci Yazar ve Şair