Che Guevara
Che Guevara
Meclis başkanımız İsmail Kahraman, iki gün önce yeni bir çam daha devirdi. Buna kaynaklık eden söylemi ise şu:
“Che denilen eşkıya, benim gencimin yakasında, göğsünde olamaz!”
Laf attığı kişi, öyle sıradan biri değil! Çünkü Che Guevara Küba devriminin sembolü ve neredeyse tüm dünya milletlerince hemen hemen Mustafa Kemal Atatürk gibi çok sevilen bir isim ve de bir yüce insan örneği…
Yani onun kahramanlığı yalnızca soyadından ötürü ve de uyduruk değil!
Bakın bilmeyenler için yüzeysel de olsa, bu büyük devrim kahramanının yaşamından bir şeyler aktaralım önce:
Che Guevara, İrlanda ve Bask kökenli bir devrim lideri ve de doktor olup; asıl adı “Ernesto Guavara de la Serna”dır. Bütün dünya gençliğince örnek bir devrim lideri olduğu kadar, tam anlamıyla bir örnek insandı da... Ve dünyanın gıpta ettiği diğer devrim lideri Fidel kastro ile birlikte büyük mücadele vererek ve özgürlüğüne kavuşturarak günümüzün Küba’sını yeniden yaratmışlardır.
"Gerçekçi ol, İmkansızı İste" sözüyle de kült olan bu kahraman liderin dünya görüşünün oluştuğu Latin Amerika gezisi sırasında yaşadıkları, “Motorcycle Diaries” adıyla film olmuş ve bu yapımda onu yine dünyaca ünlü oyuncu “Gael Garcia Bernal” canlandırmıştır.
Che Guevara, 14 Haziran 1928'de Arjantin'de (Rosario) dünyaya geldi. Doğum tarihi bazı kaynaklarda 14 Mayıs şeklinde geçmekteydi. Yüksek mühendis olan babası Ernesto Guevara Lynch İrlanda asıllıydı, annesi Clia dela Serna'nın ailesi ise İrlanda ve İspanya kökenliydi. Henüz iki yaşındayken astım krizi geçiren Che’yi, hayatı boyunca bu hastalık hiç rahat bırakmadı...
Guevara ailesi, o daha üç yaşındayken Buenos Aires'e yerleşmişler, ancak astım krizlerinden dolayı Che'nin durumu daha da kötüleşince, doktorların tavsiyesiyle Cordoba'ya taşınmaya karar vermişlerdi.
Çünkü tedavisi güç olan hastalığının iklim koşullarıyla yakın ilişkisi vardı. Politik eğilimleri itibariyle ise sola açık liberal olarak tanınan Guevara'nın ailesi, İspanya iç savaşında açıkça Cumhuriyetçileri desteklemişlerdi. Ekonomik anlamda durumu iyi olan aile, bu destek sürecinde maddi sıkıntılar yaşamaya başladı.
Che, geçirdiği alerjiler üzerine yaptığı bir çalışma ile doktorluk ünvanı almıştır ve arkeloloji'ye olan özel ilgisinden dolayı sürekli gezmiş, hemen hemen dünyayı dolanmıştır.
Guatemala askeri darbesinden sonra, bu ülkedeki bazı arkadaşları ve Küba'lı dostlarıyla birlikte Arjantin'e sığınıp, oradan da Meksika''ya geçme hazırlıkları yaparlarken; gemilerinin karaya oturmasıyla planları bozulmuştur. Yollarına uçaklar tarafından farkedilmemek için yürüyerek devam ederlerken, uğradıkları bir saldırı sonucu Che yaralanmış ve ardından ertesi sabah 22 kişi, önderliğinde deniz ordusu kışlasını ele geçirip ilk zaferlerini kazanmışlardır.
Evli, üç çocuk babası olup, uzun süreçler dağlarda yaşamış, Küba'nın 'nın özgürlüğü için canını ortaya koymuş ve dünya genelinde "gerilla"" olarak tanımlanıp bilinmiştir..
Bolivya’da hakkında kesin öldürülme kararı çıkartıldıktan sonra, bu ülkenin ordusu'nun 1500 askeriyle başlatılan "Che avı"nda, yüzlerce asker tarafından kuşatılıp ayaklarından yaralandığı için yakalanarak akıl almaz işkencelere çekilmiştir. Fakat en ağır işkencelere tabi tutulmasına rağmen sorgusu sırasında hiç bir soruyu yanıtlamaması onu bir efsane haline getirmiştir. Ve hiç bir tedavi yapılmadan bir süre sonra makineli tüfekle taranarak vahşice öldürülmüş, cesedi ise bir av ganimeti gibi halka sergilenmiş, gözleri açık olarak gömülmüştür. Ki bu, devrimler tarihindeki bir utanç sayfası olarak yer almıştır.
İlginçtir ki, öldürüldükten yıllar sonra ona olan saygı ve sevgi giderek çoğalmış, günümüzde dahi ona hayranlık yükselerek sürmüştür.. Özetle devrimci zihinlerde o, ölümsüz bir idol olmuştur.
Che Guevara, bugünün Küba’sında, Bolvya’sında, Arjantin’inde ve de dünyanın yüzlerce ülkesinde bir devrim idolü olarak bilinmekte, fotoğrafları milyonlarca insanın evinde, işyerinde, fabrikasında duvarları süslemeketedir bizim Mustafa Kemal Atatürk’ümüz gibi…
Ve yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden yepyeni devlet yaratmış halkının içinden birinin, onun hakkında lekeleyici sözler söylemesi esef vericidir kanıma göre… Hele bunu yapan, İstiklal Savaşı kazanmış bir halkın meclis başkanı ise çok daha utandırıcıdır!
Bü türden kendini bilmemezlikler ülkemize yakışmıyor. Nedeni ise zaten yok! Dinimizde dahi, ölmüş birinin ardından hakarete havi bir söylem günahtır, ayetlere ve hadislere göre de kabul görmemiştir. Ve ilginç olanı, inancımızın bu yüksek algısına rağmen; kendini İslami kesimin önderlerinden sayan bu şahsın böylesine gafları sık sık yapması akıl alır gibi değildir! Ve ona sormak gerekiyor:
“Senin gençlerin kim arkadaş? Yok yere insanların kellesini acımasızca kesen insan düşmanları mı? Onlar ise, Che Guevara’yı zaten bilmiyorlar. Mustafa Atatürk’ü bilmedikleri gibi… Ve bunu sen bile bilmiyorsan, ne işin var Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde?
Ne işin var söyler misin?”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.