Yaklaşan Büyük Tehlike: Nüfus Artışı
Yaklaşan Büyük Tehlike: Nüfus Artışı
Dünya dönüyor elbet ki... Ancak, üzerinde yaşayan insanların hoyratlığı nedeniyle görünür biçimde yorgun, bitkin ve yalnız... Bu durumdan ötürü de, sessiz sedasız kendi ekseninde döndüğü bilinen bu mavi-yeşil gezegen, şu son yüzyıl içinde çok azınlık ve yetkisiz kalabalıklara göre ne yazık ki döndüğünden daha hızlı biçimde de sönüyor!
Çevre duyarsızlığı ve her şeye karşın kimilerinin çok kazanım istekleri bir kanser gibi sardıkça sarıyor güzelim planetimizi... Ve insan görünümlü kimi barbarlar tarafından bir düşman gibi acımasızca dört bir yanından çekiştirildikçe çekiştiriliyor... Ve gelecek kuşaklar adına bizlere emanet edilmiş olan muhteşem toprak Ana, gözümüzün önünde eriyor, kararıyor ve can veriyor ne yazık!
Çok sayıda olumsuz faktörlerle birlikte bir ayrı bela da nüfus yoğunluğudur! Çapsız ve cahil yöneticilerin de teşvik ettiği bu bela, şimdilik fazla dillendirilmiyorsa da insanlığa çok büyük bir felaket olarak yaklaşıyor. İlginç olan yanı, çok büyük yığınların, yaklaşan bu büyük felaketten henüz haberdar olmamasıdır. Ve en yakın yarınlarda bu konuda, dağ gibi sorunlar karşımıza dikilecek hiç kuşkunuz olmasın!
Özellikle geri kalmış ya da az gelişmiş adı veriel bizim gibi yeni sömürü düzenli ülkelerde yüksek oranda seyreden nüfus artışı, geniş yığınlar arasında fazla dillendirilmediği ve fakat aslında gezegenimizin en büyük sorunlarından biri olduğunu vurgulayarak, bazı ayrıntıları somut verilerle üzülerek bilgilerinize sunacağım.
Demograflar yani nüfus bilimcileri, dünyamızdaki insanlık tarihinin iki ya da üç milyon yıl kadar bir geçmişe sahip olduğunu söylemekteler. Dünyamızın 4,5 milyarı aşkın gerçek yaşı göz önünde bulundurulursa¸ insanoğlunun geçmişi için oldukça kısa bir süreçtir bu! Zaten spiritüel ve ezoterik kimi verilere göre bu rakam gerçekte iki milyar dolaylarındadır. Yani insan, yaklaşık olarak iki milyar yıldır Dünya adlı bu gezegenin üzerinde hareket halindedir. Anlaşıldığı kadarıyla sayılar bu noktada birbirini tutmuyor ve önemli kuşkular içeriyor. Fakat biz bunun üzerinde durmayalım ve asıl konumuza devam edelim.
Ve M.Ö. 5000’li yıllara kadar olan süreçte dünya üzerinde yapılmış bir nüfus sayımı hakkında bilgi edinilemediğinden ötürü, çeşitli varsayımlarla o süreçte yeryüzündeki insan sayısının 5 milyon dolaylarında olduğu fikri kabul görmektedir. Bu sayıyı temel alarak şimdi kabaca şu hesabı yapalım:
* İ.Ö. 5000 yılında dünya nüfusu 5 milyon. (Yani ezoterik öğretilere göre 1.995 bin yıllık süreç içinde)
* İ.S. 1802 yılında nüfus 1 milyar.(Yani yaklaşık 6800 yıllık süre içinde)
* İ.S. 1927 yılında nüfus 2 milyar. (125 yıllık süre içinde)
* İ.S. 1961 yılında nüfus 3 milyar. (34 yıllık süre içinde)
* İ.S. 1971 yılında nüfus 4 milyar. (10 yıllık süre içinde)
* İ.S. 1987 yılında nüfus 5 milyar. (16 yıllık süre içinde)
* İ.S. 1999 yılında nüfus 6. milyar (12 yıllık süre içinde)
* İ.S. 2011 yılında nüfus 7 milyar (12 yıllık süre içinde)
Evet, nüfus sayımlarının yapıldığı bu yıllarda elde edilen sonuçlar böyle...Varsayımlara göre ise günümüze kadar dünyamızda yaklaşık (110 Milyar) insan doğmuş olup, 20. yüzyılın son 70 yılı içerisinde de dünya nüfusu, tarihte en fazla yükseliş oranına ulaşmıştır.. Ve mevcut sayımlardan anlaşılacağı üzere ise, son 50 yılda dünya nüfusu, önceki mevcudun iki katına yükselmiştir.
Verilerin bu oranlarla devam etmesi halinde (ki edecektir), Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında yayınlanan ileri yıllar tahminlerine göre ise dünyamızın ulaşacağı nüfus verileri şöyle:
* 2020 yılında 8,5 milyar,
* 2030 yılında 9,6 milyar,
* 2040 yılında 10,3 milyar,
* 2050 yılında ise 12 milyar olacaktır!
Bu korkunç rakamlar gerçekten çok ürkütücüdür ve dünyamızda yaşamakta olan insanların hemen hemen bütünü, yaklaşan bu tehlikeden habersizdir! Öte yandan, spiritüel ve ezoterik bilgilere göre gezegenimiz, her “7” milyar nüfusa vardığında bir tufan geçirmiştir. Tufan, halk arasında kıyamet tanımıyla bilinmekte olup, aslında gezegenimizde çok sayıda yaşanmış ve her seferinde kutuplar alt-üst olmuştur. Yani halk arasındaki genel kanı olan Nuh Tufanı, ne ilktir ne de son! Bu konulara ilişkin olarak spiritüel platformlardaki değerlendirmelerden ve önerilerden bazılarını aşağıda özetledik. Bunlara ütopik olarak bakmamınızı diliyor, bu vesile ile sabrınızın güçlenmesinin önemini özellikle vurgulamak istiyoruz.
Bu mevcut verilere bakıldığında, zaten yorgun ve bitkin olan gezegenimizin, bu kadar yükü kaldırma olanağı yoktur! Yani halen ekime elverişli olmayan çöller bile yeşertilebilse, elde edilecek ürünler yeterli olamayacak ve üzerinde yaşayacak bu kadar insan sayısının karnını doyuramayacaktır. Ki, halen dünyanın yarısı genellikle açlıkla boğuşmaktadır. O halde, nufusun geriye sayması için bir şeylerin olması gerekmektedir. Kitlesel savaşlar, ekonomik buhranlar, tedavisi bilinememiş hastalıklar v.s. Ki, bunların ve fazlasının eşiğinde olduğumuzu da bilmenizde yarar var!
Bu nedenle önümüzdeki zaman dilimlerinde akıllardan geçmeyen ve hatta hayal dahi edilemeyen olaylarla karşı karşıya gelerek, bu realitenin yıkımına şaşkın biçimde tanık olmamız işten bile değildir!
Siz bakmayın, nüfusun çoğalması için yaygara yapan ve evlenen yeni çiftlere “en az üç çocuk” diyen yöneticilerimize…
Pek irdelenmeyen bu demografik sorunun eşliğindeki doğal felaketler zaten başlamıştır bile... Örneğin, Pasifik Okyanusu’ndaki ılık suların yüzeye yükselmesi ve Ekvator boyunca Amerika kıtasına yönelmesiyle oluşacak hava hareketinin, içinde bulunduğumuz 2016 yılında sıcaklıkların acaip biçimde yükselmesiyle gerçekleşeceği sanılıyor. “El Nino” yani “Yaramaz Çocuk” ismi verilen bu doğa hareketi ile atmosfere ciddi miktarda sıcaklık yayılacak ve yaşamı bir hayli etkileyecektir. Şimdiden önlem almaya çalışmak, çok geç de olsa bir zorunluluktur.
Özetle söyleyelim: Ülkemizde ve dünya genelinde nüfus artışı, akıl almaz biçimde oluşacak çok sayıdaki felaketlerin ilk habercisidir. Çünkü nüfusun dengesizliği açlıktır, ürünlerin hem yetmezliği ve hem de aşırı biçimde pahalılaşması demektir. Ve yalnız o kadar da değil! İş alanları dar kalacak, kiralar tavan yapacak, enflasyon yükselecek, eğitim duraksayacak, devlet imar ve onarım işleri ile inşaat sektörü vurgun yiyecek, yerel yönetimler ve devletin çarkı temelinden sarsılacak, yeni sömürü modelindeki ülkelere kran düşecektir. Siz siz olun, yetiştirmekte güçlük çekebileceğiniz çocukları dünyaya getirmeyin! Getirirseniz, hem sizin yaşam biçiminiz kararır ve hem de bu güzel gezegenimiz… Cahillerin sözleriyle kendinize de, Tanrı’nın yarattığı bu muhteşem yerküreye de sakın ola yazık etmeyiniz! Sevgilerle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.